24 Nisan 2012 Salı

Gitmeliydim..

Sen gideli 3 ay bitmişken, ben aylardır ilk kez bu gece gidebildim.

Durmak,
Düşünmek,
Yüzleşmek,
Her yarayı, her acıyı düşünerek yeniden acımak.

Ben gitmeliydim sevgilim, kalmak çok ağır bir bedel.

Yolun sonuna varmamak için meğer ne çok yalan söylemişim kendime,
Meğer seni nasıl incelikli kılmışım içimde.
Ne faydasız direnişlermiş oysaki.

Ben gitmeliydim sevgilim, çünkü kalmak her gün yeniden terkedilmekti.

Kalmak;
Seni her gün yeniden sevmekti,
Ardından kalanlara bakıp çok acı çekmek, daha kabuk bile bağlamamışken yaraları kazımak demekti.
Seni 2 tane salak kutuya sığdırıp, onların olduğu odanın kapısını açamamak demekti.
Kendime türlü yalanlar söyleyip, seni sonsuz bir naiflikle sevmeye devam etmek demekti.

Kalmak;
Rakıyı seninle şeker şerbet yapmak,
Salak bir filme bile gidip mutlu olmak,
Seninle, senin için şarkılar söylemek,
Ve hep söylemeye devam etmek istemek demekti.

Ben gitmeliydim sevgilim, çünkü bir gün bahsettiğin o başucu kitabının adı artık ben değilim.

Kalmak;
Sana aşık kalbimin bir dehliz olup beni içine çekmesi,
Sana ''Artık n'olur sevme beni'' dedirtmesi,
Geceler boyu bana anlatmaya çalıştığın ama benim anlamamak için direndiğim onlarca cümle demekti.

Ben gitmeliydim sevgilim, çünkü kalmak;

Sana haksızlık, bana yazık demekti.



17 Nisan 2012 Salı

Ortanca

Hangi yıldı ve o bahçe kimindi hatırlamıyorum. Aklımda tek kalan anlattığın Ortanca hikayesi olmuş.

''Bak görüyor musun oradaki çiçekleri? Adı Ortanca. Ortanca'lar en heybetli görünen çiçeklerdendir ama görüntülerinin aksine çok narindir yaprakları, rüzgara çok dayanamaz dökülüverirler. Hani sen koşup oynuyorsun ya buralarda, Ortanca'nın yanından geçerken çok dikkat et.''

Şimdi kaldığım bu fırtınanın içinde düşünüyorum, ben Ortanca'mıyım Anne?

22 Mart 2012 Perşembe

Olamaz mı? Olabilir

Karşımızdakini salak sanmak ya da yerine koymak aslında kendi salaklığımıza giden en hızlı yolculuk..Bunu zaman zaman hepimiz yapıyoruz/yaptık sanırım..Ne zaman zekam hafife alınsa ya da iyi niyetim Tanrı pat diye önüme düşürüyor, arkamdan çevrilen oyunları görmem için en iyi arkadaşım olup çıkıyor bir anda..

Benim iyi niyetimden doğan bir saflığım var ve aslında seviyorum böyle olmayı..Hiç hesaplı yaşamadığımdan olsa gerek kurnazlık bana göre değil..Ama elbette bu demek değil ki her şeyden bihaberim..Bazen susmak, yüze vurmamak iyi gelir insana, sanırım en çok bundan susuyorum..

Herkes kendine yakışanı yapar-mış.

Bir gün çektiğim bir fotoğraf karesi gibiyim şimdi..Yenidünya'da bir şaşı kedi..Şaşıyım, şaşkınım..Öğrendiklerim, TESADÜFen gördüklerim, okuduklarım...Tüm bunlara gerek yoktu ki..Var mıydı? İnsan bazen bir başkasıyla uyumak ister, başka bir nefes arar yanı başında..Olamaz mı? Olabilir..Ama keşke bu yapılırken uzanan başka elleri acıtmasak..Bile isteye yalanlarla süslemesek hiç bir şeyi..cümleleri..Ama insanız işte yapıyoruz böyle şeyler..Ne de olsa hepimiz başka bir rengiz..

Herkesi olduğu gibi kabul etmek yıllar öncesi benim için neredeyse mümkün olmayan bir kavramken, şimdi herkesin rengini ayrı ayrı seviyorum...

Büyü(yorum)düm..



Son Söz: Dalgalı bir deniz olmaktansa yürekli bir liman olabilmek çok güzel..

12 Mart 2012 Pazartesi

Ya Olursa?

3 kadınız biz. Deniz derya.

İkisi çok aşık, biri hala koruma altında. Koruma altında olan mı şanslı, yoksa imkansızın kanadında savrulanlar mı hala bilmiyoruz.

2 kadın. Deniz derya.

İmkansızı seviyorlar, dillerinde hep aynı nağme. Ya olursa?

9 Şubat 2012 Perşembe

İç Savaş

Dün akşam haftalar sonra ilk kez elim evime değdi, ondan kalan son toz zerreleri de kaybolup gitti. Ve yine dün ilk kez nefes aldığımı hissettim, iyileşeceğim.. Başkalarının bana iyi gelmesine izin vermek için kalbimi parçalıyorum resmen.

Bir ayrılıktan sonra en zor olan ondan kalanlardan kendini kopartmak. Ben dün gece yaptım ve hiç ağlamadım. Kutuya giren her parça onu benden biraz daha söktü sanki, buna inanmaya ihtiyacım var. Her şeyi ama her şeyi topladım ama henüz atmak için hazır değilim. Biliyorum ki atmaya hazır olduğumda buna gerek olmayacak kadar uzağa düşmüş olacak kalbimden. 2 tane kuklayı kesip atmak dışında, bugüne kadar onlardan bana kalan her şeyi sakladım, saklarım. Atmak biraz da yaşadıklarımdan utanmak, ihanet etmek gibi gelir bana.

Ben böyle bir iç savaş verirken biliyorum ki Tanrı, Evren, Kader her ne ise bana pis pis gülüyorlar. Kul kurar hayat gülermiş ne de olsa. Seslerini duyuyorum 'nasılsa geçecek ve kalbin yangın yeri olduğuyla kalacak' diyorlar.

Issız Adam filminde bir sahne vardı ve bana göre en can alıcı  olan sahneydi. Adam uzun zaman sonra kızdan kalan tokayı bulur ve aslında o gittiğinden beri hep dipte olduğunu fark eder.

Dün gece her şeyi toplarken bir türlü bulamadığım bir çakmak geldi aklıma. Yine aradım ama yok sonrada unuttum zaten.

Şimdi üzerimdeki kıyafeti en son onunla giymiştim ve sabah giyerken bunu hatırlamamışım. Az önce elimi cebime attım ve bulamadığım çakmağa değdim. Ve anladım ki suyun yüzeyine çıkıp kocaman bir nefes almaya daha var.

6 Şubat 2012 Pazartesi

Sanmak

Son yazıdan bu yana epey zaman geçmişken hala aynı yerde olduğumu görmek çok üzücü.

Veda yokken bizim hikayemizde, aslında her şeyi o gün orada bırakmak en doğrusuyken biz yapmadık bunu yapamadık belki. Tekrar tekrar virajlar döndük ki şimdi bakıyorum aslında hiç dönememiş hep öyle sanmışız, daha çokta ben sanmışım. Sandığım onlarca şey gibi.

Son ayrılık durağında aslında sevilmediğimi öğrenişim, onun beni sevdiğini sanışı. Ne çok şey asılıymış meğer boşlukta, meğer ne yoksunmuşuz biz yer çekimi denen meretten.

Kendime yüksek sesle, ağdalı, kocaman, katlanılması zor cümlelerle bunu anlatmak zorundayım. Anlattıklarımı dinlemek, dinlediklerimi sindirmek..

Olmayacağını hep bildim ben. Günün sonu yoktu bu aşk için ya da her günün sonu ayrılıktı hep ama hep bildim. Hiç aklıma gelmeyen tek şey bu seferki sebepti. Daha önceleri her sancılı kavşakta direnmek ve eğer bu bir savaşsa cephede kalmak için nedenim/lerimiz vardı. Ama bu kavşak diğerlerinden çok farklı, çok keskin ve çok kan revandı. Şimdi her yerim yara bere ve en çok hangisine canım yanmalı bilmiyorum.

Gidişinden bu yana henüz başıma gelen bu ayrılık haline üzülmedim, üzülemedim. Henüz 'beni aslında sevmemiş, sadece öyle sanmış' gerçeği parçalıyor içimi. Bu çarpmanın şiddeti dağılınca üstümden eğer hala canımda can, bende ben kalmışsa sıra ayrılığımın acısına gelecek. Ama sanırım hiç gelmeyecek, fırsat bulamayacak bu gerçek karşısında.

Her gidişinde değişmeyen tek şey 'hep hayatımda, yanımda yöremde ol' söylemleri oldu. Her söyleyişinde bunun aslında ne deli bir bencillik olduğunu da ekleyerek. Hiç bir seferinde birbirimizden bu kadar uzağa düşmedik biz yada düştük ama böylesi savrulmadık. Öyle bir yol sonu ki bu, bu kez benim içinde uğrunda savaşılacak hiç bir şey kalmadı. Ve biliyorum silüetimi çektiğim cepheden kalbimi de çekme zamanı.

Makarasız ip gibi düğüm düğüm şimdi her şey. Bazen deliler gibi konuşmak, anlatmak isterken bir anda susma zamanları yaşıyorum.

Ben sadece iyileşmek istiyorum. Enkaz altında kalan parçalarımı bulup yeniden 'benden sonrası tufan' diyebilmek istiyorum.



SonSöz:

Aşk bitti 
Elimden sanki minik bir balık kayıp gitti 
İçimden sanki bir şeyler kopup gitti 
Aşk hiç biter mi 
Hiç bir şey olmamış gibi 
Boşlukta kaybolup gider mi 
Aşk hiç biter mi 
Kalır adımızla 
Bir sokak duvarında 
Bir ağaç kabuğunda 
Bir takvim kenarında 
Kalır bir çiçekte 
Bir defter arasında 
Bir tırnak yarasında 
Bir dolmuş sırasında 
Kalır bir odada 
Bir yastık oyasında 
Bir mum ışığında 
Bir yer yatağında 
Aşk hiç biter mi
Kalır dilimizde 
Yinelenen bir şarkıda 
Bir okul çıkışında 
Bir çocuk bakışında 
Kalır bir kitapta 
Bir masal perisinde 
Bir hasta odasında 
Bir gece yarısında 
Kalır bir durakta 
Yırtık bir afişte 
Buruk bir gülüşte 
Dağılmış yürüyüşte 
Aşk hiç biter mi 
Kalır bir sokakta 
Bir genel telefonda 
Bir soru yanıtında 
Bir komşu suratında 
Kalır bir pazarda 
Bir kahve kokusunda 
Bir tavşan niyetinde 
Bir çorap fiyatında 
Kalır bir yosunda 
Bir deniz kıyısında 
Bir martı kanadında 
Bir vapur bacasında 
Aşk hiç biter mi

23 Kasım 2011 Çarşamba

Veda'sız Son

Biz veda etmedik, etmek istemedik, edemedik. Hangisi bilmiyorum. Ama veda yoktu..

''Sen hep olacaksın, hatta ben istemesem bile kalan olacaksın. Aklım istemese kalbim, kalbim istemese aklım isteyecek seni.. O yüzden veda etmeyeceğim sana.''
Giderken bunu söyleyince bana, ardından yazacak bir veda yazısı da yok haliyle..

Bu kadar keskin dönüşleri hangi güç ya da dirençle yapabiliyorum bende bilmiyorum. Ama oluyor işte, yeniden nefes alınıyor.

Sokakta kavga edip anneleri tarafından barıştırılan çocuklar gibiyiz. Hani öyle durumlarda aslında heveslisindir de barışmaya, içten içe bir tedirginlik vardır üstünde. Öyleyiz işte, yeniden en başa dönüp arkadaş olmaya çalışıyoruz. Çünkü bunu yapmazsak her şeye yazık, her şey ziyan olacak.



Son Söz: ''Başkası okşanıp sevilmez, delirme sevdiceğim''

16 Kasım 2011 Çarşamba

Ya da

Bu yazı ben hazır olduğumda tamamlanacak..
Bu yer ben hazır olduğumda dolacak.. Ya da hiç doldurulamayacak..

İçimden dolup taşacakları diliyorum kendime..

10 Kasım 2011 Perşembe

Defter Arası'nda

Aslında hiç bir sebebi yok yazılanların.. Zaten tüm olanlara sebepler değil bahaneler yazdı adını..

Saçma, devrik, savruk cümleler kurmak.. Okuduğunda anlamamak.. Yaşarken anlamadığını okurken anlamak için bile sebep yok.. O kadar sebep yok işte.. O kadar yok..

Can Baba! Kulağıma fısıldama belli ki bu şekilde anlamayacak kadar ahmaklaştım. Çığlığınla sarsılma zamanı..  ''Olmuyorsa Zorlamayacaksın'' deme zamanı..

Martı Kanadı'nda

Bir şey 
söylemek 
sana 
göre 
değil. 
Sen 
bir şey 
söylemeden 
gidersin 
di mi?
Hem de
 öyle 
bir 
gidersin ki 
bırak 
yaşamayı 
insanın
nefes 
alması 
bile 
yarım 
kalır. 
Sen 
kadar 
bir şey 
söylemeden 
gidersin ki
 üstüne 
milyonlarca 
şey 
söylenir. 



1 Kasım 2011 Salı

Beyoğlu Çikolatası

Zaman her şeye iyi geliyor, bunu dün bir kez daha deneyimledim. Şu an için istediğim tek şey de bu aslında, yine iyi gelsin lütfen.. Ben hiç anlamadan akıp geçsin üstümden..

Dün gece Nevizade'de tam karşımda, hayatımda bir daha hiç görmeyeceğimi düşündüğüm Mr.Pizza.. Sahi biz o biraları ne zaman içtik? :) Sen nerden, nasıl, neden geldin? Dün gece de söylediğim gibi her ne kadar hiç bir şeye şaşırmam bundan sonra da desem son günlerde olan her şeye şaşkınım, çok hemde..

Bendeki kokusunun uçup gitmesini istemiyorum derken ve tüm saçmalamalarıma rağmen dinleyebildiğin için beni, ona çikolata alırken bile yanımda olduğun için kocaman teşekkürler Mr.Pizza.. Biliyorum kızıyorsun, biliyorum bu haller yakışmıyor senin RoCCo'na..İnan hepsini biliyorum, canımın acısını bildiğim gibi..

Çikolata teslimatında aldığım hızmalarım ve tatlı.. Apartmanın kapısından girene dek beklemek için ısrar eden naif taksici.. Diyorum işte normali bulmaz beni :) Uykudan önce Kib diye biten sevmediğim bir mesaj.. Ettiğim küfür.. O kafayla nasıl daldığımı bilmediğim uyku.. Sabah odama gidip sarıldığım yastık, aradığım koku.. Böyle uyunan bir uykudan ve ahmak bir sabahtan sonra karşıma bugün ne çıkacak merakındayım..




SonSöz: Kasım'da aşk başka mıydı??
              Eylül, Ekim ve Kasım.. Bilin ki hepinize ayrı ayrı küfür ediyor bu kadın.

31 Ekim 2011 Pazartesi

Gelsin Hayat Bildiği Gibi

Hayat sahiden çok mu tuhaf? Yoksa tüm tuhaflıklarını özellikle bana mı sunuyor? Muammalarım elimde gerçekten çok ama çok tuhaf bir gün geçiriyorum..

Hiç gitmeyeceğini (içten içe gideceğini bilsem de) düşündüğüm bir gidiş.. Tekrar dönmem dediğim işime dönmek..Artık iflah olmaz dediğim açelyanın bana göz kırpışı.. Ve tüm bunların ötesinde bir daha asla görmeyeceğimi düşündüğüm birinin yanı başımda belirmesi..

Dilimde tek şarkı.. ''Gelsin Hayat Bildiği Gibi''

Yüzümde her duyguya ait mimikler silsilesi.. Tüm rüzgarlarım birbirine karışmış halde.. Biri ben Poyraz'ım derken diğeri aslolan Lodos'tur diyor.. Meltem hala bir kıyıda sakınıyor kendini..

Kötü rüyalarla sabah 6'da uyanınca aslında biliyordum bu günün olağan geçmeyeceğini.. Ama bir gidiş dışında bende habersizdim gelecek olanlardan..

Hayatımı bir kaç ay öncesine geri döndürmek şu an istediğim tek şey.. Mutlu olmadığım ama mutsuz da kalmadığım zamanlarım.. Goldie'li paha biçilemez zamanları güzel saklama zamanı şimdi.. Dolaptaki kıyafetleri es geçmek ve yeniden tebessümlere boğmak gözümün gördüğü her şeyi.. Kahkaha atmak yine en içten ve en seslisinden.. Kalmak istemeyenleri uğurlamak ve kendi karmaşasında bırakmak zamanı..

En Rocco'sundan hayatla tatlı tatlı flört zamanları.. İçimde hiç bir şeyi, kimseyi biriktirmemek.. Neden olarak sunulanları kabul etmek hatta hiç düşünmemek.. Artık o hastanenin kapısından girip gerçekle yüzleşmek zamanı..

Aslında başka bir kadının geride bıraktığının bedelini ödediğimi kendime çok ama çok yüksek sesle haykırmak.. Hak ettiğimin çok ötesi.. Ama oluyor işte.. hayat ya, tuhaf ya..oluyor..

Lodos'un hayali sıcağına kanıp aslında Poyraz'da kaldığımı farkına varmak.. Hayat sahiden çok mu tuhaf??

20 Ekim 2011 Perşembe

25

Eylül meğer ısıtırmış insanı, sarıp sarmalarmış.. Sevimsiz Ekim gelene kadar yaşadığın her şey kar kalırmış yanına..

25 sen anlamlandırmadığın sürece yapayalnız bir sayı aslında.. Ona gülümseyen zamanlar ya da hüzünlü anlar eklemek yine senin elinde.. Biz hangisini yaptık sence?

Yaşamın içine yaydığında ne kadar da kısa, ama upuzun aslında..

Birini sevmek, kendini teslim etmek ya da teslim almak (aldığını sanmak) için yeten ve artan bir zaman..25..

Bu balkon bu geceki kadar küçülmemişti hiç.. ben bu kadar boğulmamıştım..Her şeyini özenle düzenlediğim odama nasılda düşmanım şimdi.. Sahiden her şey seninle mi güzeldi?

Dolapta yan yana duran giysilerimiz öyle yalnız ki şimdi..

''Yine mi değiştirdin sen bu nevresimleri'' diyen sesin olmadan geride bıraktığın kokun.. Sürekli bir şeyler devirdiğin komodinde su içtiğin bardak.. Okumam için getirdiğin ve elimin gitmediği bir kitap.. Her seferinde başına dolamayı başardığın tülün saçakları.. Kar kürem.. Kuruyan çiçekler.. Her yer böylesine ''sen''ken ve ben böylesine ''sen''sizken nasıl nefes alınır ki?

Tüm efor testlerine inat başka bir ağrı var kalbimde.. Şimdi kim gün aşırı ''Hadi sigarayı bırakalım'' deyip aynı hızla vazgeçecek.. O salak hastanede kim tutacak elimi?

Cevabını bilmediğim ve asla da öğrenemeyecek olduğum onlarca soruyu ardında bırakıp gitmek.. Hiç bitmesin istediğim o yolu son kez yürümek..

Daha izlenecek onca film, gidilecek Burgazada, kış günleri lazım olur diye keşfedilecek ''Benzin'', evde yapılacak balık keyfi, sarhoş olunacak bir süre gece varken.. Her şey bu kadar eksik, bu kadar yarım kalmışken.. Yüzümde o sevdiğin gülümsemeden eser yokken..

Sen şimdi gittin mi sahiden??

SonSöz: http://www.youtube.com/watch?v=_aKpYgLNEPA

6 Ekim 2011 Perşembe

Eksik

27 yaşında bir nefes,
27 yaşında bir umut,
27 yaşında bir tebessüm..

Bırakıp gitmişse sizi, ardından çok bir şey söylenemiyor aslında..Her şey zamanın boşluğunda havada asılıyken herkeste bir anlamlandırma çabasıdır gidiyor.

Dün gece annene sabır dilemek çok zordu Aytaç.. Bir kaç saatte derinleşebilirmiş meğer insanın yüzündeki çizgiler, yaşlanabilirmiş.. Tüm hayalleri orta yerinden bıçak gibi kesilebilirmiş meğer.. Bir anne acıdan küçücük kalabilirmiş..

Özge'nin dediği gibi her şeyi nasılda hızla yaptın..Sahi biliyor muydun gideceğini?

Şimdi ardında onarılmaz bir acı, eksik parçalar, sensiz anlar bıraktın.. Neden'ler nasıl'lar uçuşurken havada, sen şimdi bulutların ardında..

Ekim'i sevmiyorum Aytaç, ne kötü şu sonbahar dedikleri..

Sen orda bile olsan biliyorum yine Özge'yle didişiceksiniz, hep çok seveceksin onu..O'da ''Uzun Adam''ını..

Hoşçakal ''Uzun Adam'' rahat uyu..

30 Eylül 2011 Cuma

Can Suyu'm

''Sen benim baş ucu kitabım gibisin..Her gece dokunarak uykuya daldığım ve her yeni günle beraber yine yanımda bulduğum..Belki onlarca kez okursun ama her seferinde yeni bir şey keşfedersin ya öylesin işte.. Hiç bitmesin istediğim..Sen benim temiz kalan yanımsın ve ben sendeki umutla her gün yeniden arınıyorum.. Böyle bir şeysin işte, belki de adını hiç bilemeyeceğim BİR ŞEY'sin..''

Hep aşkı güzel anlattığımı düşünürken, birinin kelimelerinde böyle anılmak bendeki tüm kelimeleri kifayetsiz kılıyor işte..

Sen o açelya gibisin sevgilim, her yaprağını ayrı sevdiğim ve her sabah mutlaka gülümsediğim..

Dünde söylediğim gibi tüm olanları anlattığımızda bizi sahiden anlayabilecek insan sayısı öyle az ki..Son günlerde en sık duyduğum cümle ''Siz napıyorsunuz yaa?'' oluyor :) Ne yaptığımızı değil ama bir aşkı tüm hücrelerimizde nasıl yaşadığımızı biliyorum..

Bize ait, kimsenin bilmediği ve hep kendimize saklamak istediğimiz anlarımız, anılarımız var daha şimdiden..Aynı anda aynı şeyi düşünebildiğimiz zamanların keyfi sarıp sarmalarken bizi, birlikte geçirilen zamanlarda dakika hesabı yapıyoruz..

Dün gece sorduğun sorunun öyle uzun, ama bir diğer taraftan da ne söylesem yeterli gelmeyecek bir cevabı var.. Neden sen?

Sen o kadehteki rakı gibisin..Kokusunu önceden de çok sevdiğim ama yudumlamaktan çok korktuğum..Şimdi her yudumda sevdiğim o koku içime işliyor.. Sen benim kadehimdeki ''Can Suyum''sun..

27 Eylül 2011 Salı

Eylül Akşamı(m)

Her şeyin bir sebebi vardı işte tıpkı bu şarkıyı çok sevmem gibi..Ben onu sevdim o seni bana getirdi..Doğum gününde gelmişsen bana, adın sadece armağan olabilir.. En güzel sebebim su gibi ömrün olsun..

Hayatıma hoş geldin sevgilim..



Hiç bir neden yokken ya da biz bilmezken
Tepemiz atmış ve konuşmuşuzdur
Onca neden varken ve tam sırası gelmişken
Hiç bir şey yapmamış ve susmuşuzdur
Aynı anda aynı sessiz geceye doğru
İçim sıkılıyor demişizdir
Aynı sabaha uyanırken kim bilir
Aynı düşü görmüşüzdür
Olamaz mı? Olabilir

Onca yıl sen burada onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş bu Eylül akşamı dışında
Belki benim kağıt param
Bir şekilde döne dolaşa senin cebine girmiştir
Belki aynı posta kutusuna
Değişik zamanlarda da olsa
Bir kaç mektup atmışızdır
Ayın karpuz dilimi gibi batışını
İzlemişizdir deniz kıyısında
Aynı köşeye oturmuşuzdur köhnede
Belki bir kaç gün arayla
Olamaz mı? Olabilir

Onca yıl sen burada onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş bu Eylül akşamı dışında
Bostancı dolmuş kuyruğunda
Sen başta ben en sonda
Öylece beklemişizdir
Sabah 7.30 vapuruna sen koşa koşa yetişirken
Ben yürüdüğümden kaçırmışımdır
Aynı anda başka insanlara
Seni seviyorum demişizdir
Mutlak güven duygusuyla başımızı
Başka omuzlara dayamışızdır
Olamaz mı? Olabilir


Onca yıl sen burada onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş bu Eylül akşamı dışında

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Miss..

Çok çok çok işim var bugün ve fonda uzun zamandır dinlemediğim bir şarkı..''Şarkılar yazdım masallarından''..Fazla ironik :)

Hafta içi şehir dışı kaçamağı yapmak istiyorsan çok hızlı olmak gerekiyormuş, gün geceden kalan rüyalarımda bile bu hareketlilik vardı..Bu gece başka bir yerde uyuyacak olmak, yarın ellerimin arasında kitaplarımla hamak keyfine varacak bir yolculuk var önümde..Miss..

Müzik değişir..''Sen bilirsin'' Sahiden tesadüf...

Kimseye el değdirmediğim evimde keyfime keyif katacağım uzun bir tatil var önümde tabi hala buralarda olursam..Şimdilik veremediğim bir sürü kararım var..Hepsi de şeker şerbet..Miss..

Son günlerdeki bir değişiklikte ofiste masam konusunda yapmış olduğum.. Şu an kocaman bir masanın başından bunları yazıyor olmak sahiden süper..Ofis içinde özerkliği ilan etmiş lider tadındayım :) Tamam o kadar değilim ama o küçücük masada işkence çekiyormuşum resmen..Mutluyum burda..Miss..

O kadar uzun zaman oldu ki yazmayalı, oysaki Sunday Fest' söz vermiştim hepinizi yazacağım diye..O kadar müthiş bir gündü ki şimdi anlatmak fazla uzun sürecek ve bugün için zaman benim için fazla kıymetli.. Ama şu kadarını söyleyebilirim ki çimenlere atıp kendimizi tüm oyunların dibine vurduğumuz, elimizde su tabancalarıyla kovalaştığımız ve istemediğim kimseyi görmediğim için kirlenmemiş bir gün olarak tamamlandı.. En son ne zaman o kadar gülmüştüm hatırlamıyorum.. Kaan ''Evet o As'ların hepsi senin :) Eee Pis Yedili zor zanaat!''

Bildiğim birini yeniden keşfettiğim zamanlarım.. Didişe didişe..Miss

Hayatıma dair tüm emeklerimin karşılığını aldığım günler.. İyi bir insan olmanın semeresi..Miss

Aslında bugün için bir şeyler karalama niyetim yoktu hele de bu zamansızlığımda.. Ama dün geceki soruya cevap vermem gerek ve bunu yaparken diğerlerini yazdım elbette..

''Her yazı yeni bir ben.. Diğerleri geçmişte, hatırlanmaya bile değmeyecek olsa da yaşanmışlıklar işte.. Hala güvenmek noktasında kocaman endişelerim var ama içten içe de biliyorum Sen Hak Ediyorsun''

Demir leblebi olmak üzerine değişen pek bir şey yok aslında..En güzel aşk gözü açık yaşanan :)

İşte uzun zaman yazmayınca ortaya karışık tadında bir yazı oluyor.. Bir başından bir kıçından.. E napiym böyleyim ben, iyi ki böyleyim..Miss..



Son Söz : Yüzüme konan gülücükler uçup gitmiyor..

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Ohhh Be :)

Son 15 gündür deli gibi yorulan, ne olacak nasıl olacak soruları içinde boğuşan, kendine ve çevresindekilere bu stres yüzünden şekeri zehr eden ben değilim sanki...

Cuma günü evimi taşıdım ve sanki şimdi her şey bir kuşun kanadında..

Kardeşim ve ben ufak çaplı bir savaş verdik aslında ve şimdi hissettiğimiz huzur sahiden paha biçilemez..Ki eşyalar yeni eve taşındığından beri henüz tek bir koli açmak için bile eve girmedik ama olsun..Sonuçta o çatı artık bizim :)

Çok karanlık eski evimizden sonra içinde ışığın ve güneşin eksik olmadığı yeni evimiz çok değerli bizim için..

Bu hafta akşamları ev yerleştirme projemiz var şimdilik..Muhtemelen hafta sonuna kadar biter..Balkondaki ilk kahveyi heyecanla bekliyorum hala..

Kardeşim bir pembe delisi olduğundan onun odasını pembeye boyayacağım he bir de kapılar var tabi onlar da öpecek ellerimden..Ama tüm bu işler şeker şerbet tadında benim için..O evden çıktık ya artık her şey daha kolay..

Geçtiğimiz Şubat'tan bu yana zaten odamda hiç uyumamıştım ve son 2 aydır da evde kalmadım..Artık nasıl nefret ettiysem evden, kapı kolunu bile tutmak gelmedi içimden..

Aynı lokasyonda başka bir eve taşındığım için hiç bir keşfe gerek yok..Yine ofisim evime 5 dk.uzaklıkta :) Ve bu şansımdan dolayı arkadaşlarım beni kıskanmaya devam edecek :) Aaa tabi bu arada ofisimiz de yenilendi, güzelleşti..Ondan mıdır bilmem ama burada da fena bir huzur var :)

Bloğa hiç uğrayamadığım zaman içinde Mim'lenmişim ama o soruları daha dingin bir zamanda yanıtlayacağım..

İsimsiz ziyaretçim! Sorunun yanıtı ''Sevgilim yok, hatta erkek yok huzur var:))''



SonSöz: Sunday Fest. seni bekliyorum :)

1 Temmuz 2011 Cuma

En Güzel Mavi

Bazılarımız var hayatın omurgasını oluşturan en önemli noktalarda başarılı olabilen..Ben onlardan biri olamadım maalesef, elbet başarı geçer yanımdan yöremden ama çokta ''mmmm nefis'' olamadım ve açıkçası üzülmedim de:) Ama bunu becerebilenlere hep taktir eden gözlerle baktım..

Bugün o gözlerle baktığım, bir zamanlar pileli eteklerimizle kalorifer peteklerine yaslanıp okul koridorunu kestiğimiz, kalbi gözlerinden çok daha güzel bir kadının doğduğu gün..

Şimdi cennetten her an bizi izlediğine inandığım Melike'mizin biricik dostu ve benim sevmekten hiç vazgeçmediğim ve yine her seferinde bana ''Sen ne güzel bir kadınsın'' dedirten canım arkadaşımın, adaşım..

Müthiş bir anne, çok iyi bir eş..Ve gerçekten dost..

Şimdi bedeninde hayata karışacak bir minik saklıyor..Sevgisi o kadar fazla ki, yine müthiş bir anne olacak..Eminim..

En güzel ''Özlem''.. En güzel ''Mavi''.. Doğumun hayata bir armağan, karşılaşmamız bana her zaman kar..

İyi ki iyi ki doğmuşsun arkadaşım..!!

Çocuklarının kokusu her daim burnunda, elleri avuçlarında, eşinin sevgisi hep yanı başında bir ömür diliyorum sana..

Doğum günün kutlu olsun..

22 Haziran 2011 Çarşamba

Telaş

Kaplumbağa olmadığıma yine üzülerek iç geçirdiğim günler.. Yine taşınma telaşı, yine ev arama seramonisi, topla yerleştir işkencesinden bahsetmiyorum bile..

Anadolu yakasının belki de en sakin semtlerinden birinde yaşıyorsan eğer ev bulmak bu denli zor oluyor işte.. Ya bulduklarım bana uymuyor ya da ben onlara, 2 aydır sürekli bir sinir harbi halindeyim.. Şu anki evimde yaşamaya da devam edebilir aslında en azından bir kaç ay daha.. Ama yeni bir evde soluk almak istiyorum, hemde deli gibi..

Tüm eşyaları yeniden tasarlamak ya da bir başka deyişle eldekiyle harikalar yaratmak bir sonraki adım.. Ve sanırım en çok bunun için heyecanlıyım :) Yeni bir solukla beraber evime davet etmem gereken o kadar çok insan var ki, şu anki duruma göre yeni yıla kadar doluyum sanırım:) ''Yemekler benden şarap sizden'' sloganıyla çıkıyoruz yola..

Yaklaşık 5 aydır inanılmaz huzurlu ve sakin geçiyor hayatım..Ev arama telaşımı saymazsak çoookkk dinginim ve özlemişim bu duyguyu hakikaten..Ve hatta öyle özlemişim ki bir bu kadar zamana daha ihtiyacım var doymam için.. Ama günün sonunda bakıyorum tek şey ilişiyor gözüme, aynadaki gülümseyen ben..

Hala birinin sevdiği kadın olabilmek, güzel dostlar, iyi ki benim dediğim bir ailem varsa eğer bana gülümsemekten ötesi kalmıyor zaten..

Bir sonraki yazıyı elimde bir fincan kahve, yeni evimin ılık balkonunda yazmayı umuyorum..

16 Mayıs 2011 Pazartesi

''İnternetime Dokunma''sınlar Diye..

Son zamanlarda olanlara, daha doğrusu yapılmaya çalışılanlara bakınca görüyorum ki aslında 80'ler dediğimiz, her şeyin yasaklandığı zamanlardan çok uzak, çok farklı değiliz..Sonu benzemesin umudumuz dışında..

Nasıl ki zamanında okumayın yazmayın kardeşim, yoksa alır yakarız kitaplarınızı dediler ve yaptılar, şimdi de öyle gibi sanki..(Yok yok umutsuz değilim)

Bloglarımızı kapattılar, yazan kalemleri türlü türlü oyunlarla cezaevlerine yolladılar..Yetmedi Dünya'ya bakabilen gözümüzü FİLTRELEMEye kalkışıyorlar..Nedenini bizler anlayamıyoruz ama Onlar çocuklarımızı koruyacaklarmışşşş..Tüm bu saçmalığa karşı sesimizi duyurmak için bende binlercesi gibi dün Taksim Meydanı'ndaydım..

Saat 14.00'ü gösterdiğinde Türkiye'nin tam 31 ilinde aynı amaç için toplanıldığını bilmek sahiden çok heyecan vericiydi..Her ne kadar İnci Sözlük tekeline alınmış gibi görünen bir organizasyon gibi görünse de yine de çok çok umut veren bir tablo vardı meydanda..İnsan içten içe keşke sözlük savaşları bulaşmasaydı bu işe diyor ama olsun ses sestir diyorum ben yine de..

Basın röportajlarında, 1 gecede bizde İran olabiliriz söylemleri olmuş olsa da ben dün olanları görünce bir kez daha rahatladım ve mutlu oldum..Amaca hizmet eden bizler ve kendilerine hiç gerek kalmayan Çevik Kuvvet:) Açıkçası bir köşede sıcaktan eridiklerini görmek, onlara hiç İŞ! bırakmamak keyfin ta kendisiydi..

Binlerle BİR olabilmek..Tüm ampulleri patlatıp kendi karanlığımızdan gökyüzünün ışığını yakabilmek..Biliyorum uzak değil...

Çocuklarımızı korumak ve güvenli kullanım kisvesi altında, özgürlüğümüzü elimizden almaya çalışanlara tavsiyem şudur ki;

Ellerine silahları bıçakları kuşanıp eşlerini gözlerini kırpmadan öldüren canileri, ailelerinin sevmeye kıyamadığı çocuklarına tecavüz ederek öldürenleri, okulda kafasına lavabo düşüp ölen bir çocuğun katillerini, yollarda arabalarıyla insan parçalayanları, çocuk döven öğretmenleri, içki içen babaları..................................... O kadar uzayıp gider ki bu liste..Ama son olarak ''Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz daha ne istiyorsun?'' diye sorabilen zihniyetteki, aslında BAKMAYAN ama ünvanı BAKAN olanları..

FİLTRELERSENİZ eğer eminim hem biz hem de çocuklarımız o gün gerçekten GÜVEN içinde olabileceğiz..Bir tuşla bir ülkenin kaderini değiştirmek işin en kolayı..Yüreği olan yukarıda yazdıklarımı değiştirsin!!!