23 Kasım 2011 Çarşamba

Veda'sız Son

Biz veda etmedik, etmek istemedik, edemedik. Hangisi bilmiyorum. Ama veda yoktu..

''Sen hep olacaksın, hatta ben istemesem bile kalan olacaksın. Aklım istemese kalbim, kalbim istemese aklım isteyecek seni.. O yüzden veda etmeyeceğim sana.''
Giderken bunu söyleyince bana, ardından yazacak bir veda yazısı da yok haliyle..

Bu kadar keskin dönüşleri hangi güç ya da dirençle yapabiliyorum bende bilmiyorum. Ama oluyor işte, yeniden nefes alınıyor.

Sokakta kavga edip anneleri tarafından barıştırılan çocuklar gibiyiz. Hani öyle durumlarda aslında heveslisindir de barışmaya, içten içe bir tedirginlik vardır üstünde. Öyleyiz işte, yeniden en başa dönüp arkadaş olmaya çalışıyoruz. Çünkü bunu yapmazsak her şeye yazık, her şey ziyan olacak.



Son Söz: ''Başkası okşanıp sevilmez, delirme sevdiceğim''

16 Kasım 2011 Çarşamba

Ya da

Bu yazı ben hazır olduğumda tamamlanacak..
Bu yer ben hazır olduğumda dolacak.. Ya da hiç doldurulamayacak..

İçimden dolup taşacakları diliyorum kendime..

10 Kasım 2011 Perşembe

Defter Arası'nda

Aslında hiç bir sebebi yok yazılanların.. Zaten tüm olanlara sebepler değil bahaneler yazdı adını..

Saçma, devrik, savruk cümleler kurmak.. Okuduğunda anlamamak.. Yaşarken anlamadığını okurken anlamak için bile sebep yok.. O kadar sebep yok işte.. O kadar yok..

Can Baba! Kulağıma fısıldama belli ki bu şekilde anlamayacak kadar ahmaklaştım. Çığlığınla sarsılma zamanı..  ''Olmuyorsa Zorlamayacaksın'' deme zamanı..

Martı Kanadı'nda

Bir şey 
söylemek 
sana 
göre 
değil. 
Sen 
bir şey 
söylemeden 
gidersin 
di mi?
Hem de
 öyle 
bir 
gidersin ki 
bırak 
yaşamayı 
insanın
nefes 
alması 
bile 
yarım 
kalır. 
Sen 
kadar 
bir şey 
söylemeden 
gidersin ki
 üstüne 
milyonlarca 
şey 
söylenir. 



1 Kasım 2011 Salı

Beyoğlu Çikolatası

Zaman her şeye iyi geliyor, bunu dün bir kez daha deneyimledim. Şu an için istediğim tek şey de bu aslında, yine iyi gelsin lütfen.. Ben hiç anlamadan akıp geçsin üstümden..

Dün gece Nevizade'de tam karşımda, hayatımda bir daha hiç görmeyeceğimi düşündüğüm Mr.Pizza.. Sahi biz o biraları ne zaman içtik? :) Sen nerden, nasıl, neden geldin? Dün gece de söylediğim gibi her ne kadar hiç bir şeye şaşırmam bundan sonra da desem son günlerde olan her şeye şaşkınım, çok hemde..

Bendeki kokusunun uçup gitmesini istemiyorum derken ve tüm saçmalamalarıma rağmen dinleyebildiğin için beni, ona çikolata alırken bile yanımda olduğun için kocaman teşekkürler Mr.Pizza.. Biliyorum kızıyorsun, biliyorum bu haller yakışmıyor senin RoCCo'na..İnan hepsini biliyorum, canımın acısını bildiğim gibi..

Çikolata teslimatında aldığım hızmalarım ve tatlı.. Apartmanın kapısından girene dek beklemek için ısrar eden naif taksici.. Diyorum işte normali bulmaz beni :) Uykudan önce Kib diye biten sevmediğim bir mesaj.. Ettiğim küfür.. O kafayla nasıl daldığımı bilmediğim uyku.. Sabah odama gidip sarıldığım yastık, aradığım koku.. Böyle uyunan bir uykudan ve ahmak bir sabahtan sonra karşıma bugün ne çıkacak merakındayım..




SonSöz: Kasım'da aşk başka mıydı??
              Eylül, Ekim ve Kasım.. Bilin ki hepinize ayrı ayrı küfür ediyor bu kadın.

31 Ekim 2011 Pazartesi

Gelsin Hayat Bildiği Gibi

Hayat sahiden çok mu tuhaf? Yoksa tüm tuhaflıklarını özellikle bana mı sunuyor? Muammalarım elimde gerçekten çok ama çok tuhaf bir gün geçiriyorum..

Hiç gitmeyeceğini (içten içe gideceğini bilsem de) düşündüğüm bir gidiş.. Tekrar dönmem dediğim işime dönmek..Artık iflah olmaz dediğim açelyanın bana göz kırpışı.. Ve tüm bunların ötesinde bir daha asla görmeyeceğimi düşündüğüm birinin yanı başımda belirmesi..

Dilimde tek şarkı.. ''Gelsin Hayat Bildiği Gibi''

Yüzümde her duyguya ait mimikler silsilesi.. Tüm rüzgarlarım birbirine karışmış halde.. Biri ben Poyraz'ım derken diğeri aslolan Lodos'tur diyor.. Meltem hala bir kıyıda sakınıyor kendini..

Kötü rüyalarla sabah 6'da uyanınca aslında biliyordum bu günün olağan geçmeyeceğini.. Ama bir gidiş dışında bende habersizdim gelecek olanlardan..

Hayatımı bir kaç ay öncesine geri döndürmek şu an istediğim tek şey.. Mutlu olmadığım ama mutsuz da kalmadığım zamanlarım.. Goldie'li paha biçilemez zamanları güzel saklama zamanı şimdi.. Dolaptaki kıyafetleri es geçmek ve yeniden tebessümlere boğmak gözümün gördüğü her şeyi.. Kahkaha atmak yine en içten ve en seslisinden.. Kalmak istemeyenleri uğurlamak ve kendi karmaşasında bırakmak zamanı..

En Rocco'sundan hayatla tatlı tatlı flört zamanları.. İçimde hiç bir şeyi, kimseyi biriktirmemek.. Neden olarak sunulanları kabul etmek hatta hiç düşünmemek.. Artık o hastanenin kapısından girip gerçekle yüzleşmek zamanı..

Aslında başka bir kadının geride bıraktığının bedelini ödediğimi kendime çok ama çok yüksek sesle haykırmak.. Hak ettiğimin çok ötesi.. Ama oluyor işte.. hayat ya, tuhaf ya..oluyor..

Lodos'un hayali sıcağına kanıp aslında Poyraz'da kaldığımı farkına varmak.. Hayat sahiden çok mu tuhaf??

20 Ekim 2011 Perşembe

25

Eylül meğer ısıtırmış insanı, sarıp sarmalarmış.. Sevimsiz Ekim gelene kadar yaşadığın her şey kar kalırmış yanına..

25 sen anlamlandırmadığın sürece yapayalnız bir sayı aslında.. Ona gülümseyen zamanlar ya da hüzünlü anlar eklemek yine senin elinde.. Biz hangisini yaptık sence?

Yaşamın içine yaydığında ne kadar da kısa, ama upuzun aslında..

Birini sevmek, kendini teslim etmek ya da teslim almak (aldığını sanmak) için yeten ve artan bir zaman..25..

Bu balkon bu geceki kadar küçülmemişti hiç.. ben bu kadar boğulmamıştım..Her şeyini özenle düzenlediğim odama nasılda düşmanım şimdi.. Sahiden her şey seninle mi güzeldi?

Dolapta yan yana duran giysilerimiz öyle yalnız ki şimdi..

''Yine mi değiştirdin sen bu nevresimleri'' diyen sesin olmadan geride bıraktığın kokun.. Sürekli bir şeyler devirdiğin komodinde su içtiğin bardak.. Okumam için getirdiğin ve elimin gitmediği bir kitap.. Her seferinde başına dolamayı başardığın tülün saçakları.. Kar kürem.. Kuruyan çiçekler.. Her yer böylesine ''sen''ken ve ben böylesine ''sen''sizken nasıl nefes alınır ki?

Tüm efor testlerine inat başka bir ağrı var kalbimde.. Şimdi kim gün aşırı ''Hadi sigarayı bırakalım'' deyip aynı hızla vazgeçecek.. O salak hastanede kim tutacak elimi?

Cevabını bilmediğim ve asla da öğrenemeyecek olduğum onlarca soruyu ardında bırakıp gitmek.. Hiç bitmesin istediğim o yolu son kez yürümek..

Daha izlenecek onca film, gidilecek Burgazada, kış günleri lazım olur diye keşfedilecek ''Benzin'', evde yapılacak balık keyfi, sarhoş olunacak bir süre gece varken.. Her şey bu kadar eksik, bu kadar yarım kalmışken.. Yüzümde o sevdiğin gülümsemeden eser yokken..

Sen şimdi gittin mi sahiden??

SonSöz: http://www.youtube.com/watch?v=_aKpYgLNEPA

6 Ekim 2011 Perşembe

Eksik

27 yaşında bir nefes,
27 yaşında bir umut,
27 yaşında bir tebessüm..

Bırakıp gitmişse sizi, ardından çok bir şey söylenemiyor aslında..Her şey zamanın boşluğunda havada asılıyken herkeste bir anlamlandırma çabasıdır gidiyor.

Dün gece annene sabır dilemek çok zordu Aytaç.. Bir kaç saatte derinleşebilirmiş meğer insanın yüzündeki çizgiler, yaşlanabilirmiş.. Tüm hayalleri orta yerinden bıçak gibi kesilebilirmiş meğer.. Bir anne acıdan küçücük kalabilirmiş..

Özge'nin dediği gibi her şeyi nasılda hızla yaptın..Sahi biliyor muydun gideceğini?

Şimdi ardında onarılmaz bir acı, eksik parçalar, sensiz anlar bıraktın.. Neden'ler nasıl'lar uçuşurken havada, sen şimdi bulutların ardında..

Ekim'i sevmiyorum Aytaç, ne kötü şu sonbahar dedikleri..

Sen orda bile olsan biliyorum yine Özge'yle didişiceksiniz, hep çok seveceksin onu..O'da ''Uzun Adam''ını..

Hoşçakal ''Uzun Adam'' rahat uyu..

30 Eylül 2011 Cuma

Can Suyu'm

''Sen benim baş ucu kitabım gibisin..Her gece dokunarak uykuya daldığım ve her yeni günle beraber yine yanımda bulduğum..Belki onlarca kez okursun ama her seferinde yeni bir şey keşfedersin ya öylesin işte.. Hiç bitmesin istediğim..Sen benim temiz kalan yanımsın ve ben sendeki umutla her gün yeniden arınıyorum.. Böyle bir şeysin işte, belki de adını hiç bilemeyeceğim BİR ŞEY'sin..''

Hep aşkı güzel anlattığımı düşünürken, birinin kelimelerinde böyle anılmak bendeki tüm kelimeleri kifayetsiz kılıyor işte..

Sen o açelya gibisin sevgilim, her yaprağını ayrı sevdiğim ve her sabah mutlaka gülümsediğim..

Dünde söylediğim gibi tüm olanları anlattığımızda bizi sahiden anlayabilecek insan sayısı öyle az ki..Son günlerde en sık duyduğum cümle ''Siz napıyorsunuz yaa?'' oluyor :) Ne yaptığımızı değil ama bir aşkı tüm hücrelerimizde nasıl yaşadığımızı biliyorum..

Bize ait, kimsenin bilmediği ve hep kendimize saklamak istediğimiz anlarımız, anılarımız var daha şimdiden..Aynı anda aynı şeyi düşünebildiğimiz zamanların keyfi sarıp sarmalarken bizi, birlikte geçirilen zamanlarda dakika hesabı yapıyoruz..

Dün gece sorduğun sorunun öyle uzun, ama bir diğer taraftan da ne söylesem yeterli gelmeyecek bir cevabı var.. Neden sen?

Sen o kadehteki rakı gibisin..Kokusunu önceden de çok sevdiğim ama yudumlamaktan çok korktuğum..Şimdi her yudumda sevdiğim o koku içime işliyor.. Sen benim kadehimdeki ''Can Suyum''sun..

27 Eylül 2011 Salı

Eylül Akşamı(m)

Her şeyin bir sebebi vardı işte tıpkı bu şarkıyı çok sevmem gibi..Ben onu sevdim o seni bana getirdi..Doğum gününde gelmişsen bana, adın sadece armağan olabilir.. En güzel sebebim su gibi ömrün olsun..

Hayatıma hoş geldin sevgilim..



Hiç bir neden yokken ya da biz bilmezken
Tepemiz atmış ve konuşmuşuzdur
Onca neden varken ve tam sırası gelmişken
Hiç bir şey yapmamış ve susmuşuzdur
Aynı anda aynı sessiz geceye doğru
İçim sıkılıyor demişizdir
Aynı sabaha uyanırken kim bilir
Aynı düşü görmüşüzdür
Olamaz mı? Olabilir

Onca yıl sen burada onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş bu Eylül akşamı dışında
Belki benim kağıt param
Bir şekilde döne dolaşa senin cebine girmiştir
Belki aynı posta kutusuna
Değişik zamanlarda da olsa
Bir kaç mektup atmışızdır
Ayın karpuz dilimi gibi batışını
İzlemişizdir deniz kıyısında
Aynı köşeye oturmuşuzdur köhnede
Belki bir kaç gün arayla
Olamaz mı? Olabilir

Onca yıl sen burada onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş bu Eylül akşamı dışında
Bostancı dolmuş kuyruğunda
Sen başta ben en sonda
Öylece beklemişizdir
Sabah 7.30 vapuruna sen koşa koşa yetişirken
Ben yürüdüğümden kaçırmışımdır
Aynı anda başka insanlara
Seni seviyorum demişizdir
Mutlak güven duygusuyla başımızı
Başka omuzlara dayamışızdır
Olamaz mı? Olabilir


Onca yıl sen burada onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş bu Eylül akşamı dışında

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Miss..

Çok çok çok işim var bugün ve fonda uzun zamandır dinlemediğim bir şarkı..''Şarkılar yazdım masallarından''..Fazla ironik :)

Hafta içi şehir dışı kaçamağı yapmak istiyorsan çok hızlı olmak gerekiyormuş, gün geceden kalan rüyalarımda bile bu hareketlilik vardı..Bu gece başka bir yerde uyuyacak olmak, yarın ellerimin arasında kitaplarımla hamak keyfine varacak bir yolculuk var önümde..Miss..

Müzik değişir..''Sen bilirsin'' Sahiden tesadüf...

Kimseye el değdirmediğim evimde keyfime keyif katacağım uzun bir tatil var önümde tabi hala buralarda olursam..Şimdilik veremediğim bir sürü kararım var..Hepsi de şeker şerbet..Miss..

Son günlerdeki bir değişiklikte ofiste masam konusunda yapmış olduğum.. Şu an kocaman bir masanın başından bunları yazıyor olmak sahiden süper..Ofis içinde özerkliği ilan etmiş lider tadındayım :) Tamam o kadar değilim ama o küçücük masada işkence çekiyormuşum resmen..Mutluyum burda..Miss..

O kadar uzun zaman oldu ki yazmayalı, oysaki Sunday Fest' söz vermiştim hepinizi yazacağım diye..O kadar müthiş bir gündü ki şimdi anlatmak fazla uzun sürecek ve bugün için zaman benim için fazla kıymetli.. Ama şu kadarını söyleyebilirim ki çimenlere atıp kendimizi tüm oyunların dibine vurduğumuz, elimizde su tabancalarıyla kovalaştığımız ve istemediğim kimseyi görmediğim için kirlenmemiş bir gün olarak tamamlandı.. En son ne zaman o kadar gülmüştüm hatırlamıyorum.. Kaan ''Evet o As'ların hepsi senin :) Eee Pis Yedili zor zanaat!''

Bildiğim birini yeniden keşfettiğim zamanlarım.. Didişe didişe..Miss

Hayatıma dair tüm emeklerimin karşılığını aldığım günler.. İyi bir insan olmanın semeresi..Miss

Aslında bugün için bir şeyler karalama niyetim yoktu hele de bu zamansızlığımda.. Ama dün geceki soruya cevap vermem gerek ve bunu yaparken diğerlerini yazdım elbette..

''Her yazı yeni bir ben.. Diğerleri geçmişte, hatırlanmaya bile değmeyecek olsa da yaşanmışlıklar işte.. Hala güvenmek noktasında kocaman endişelerim var ama içten içe de biliyorum Sen Hak Ediyorsun''

Demir leblebi olmak üzerine değişen pek bir şey yok aslında..En güzel aşk gözü açık yaşanan :)

İşte uzun zaman yazmayınca ortaya karışık tadında bir yazı oluyor.. Bir başından bir kıçından.. E napiym böyleyim ben, iyi ki böyleyim..Miss..



Son Söz : Yüzüme konan gülücükler uçup gitmiyor..

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Ohhh Be :)

Son 15 gündür deli gibi yorulan, ne olacak nasıl olacak soruları içinde boğuşan, kendine ve çevresindekilere bu stres yüzünden şekeri zehr eden ben değilim sanki...

Cuma günü evimi taşıdım ve sanki şimdi her şey bir kuşun kanadında..

Kardeşim ve ben ufak çaplı bir savaş verdik aslında ve şimdi hissettiğimiz huzur sahiden paha biçilemez..Ki eşyalar yeni eve taşındığından beri henüz tek bir koli açmak için bile eve girmedik ama olsun..Sonuçta o çatı artık bizim :)

Çok karanlık eski evimizden sonra içinde ışığın ve güneşin eksik olmadığı yeni evimiz çok değerli bizim için..

Bu hafta akşamları ev yerleştirme projemiz var şimdilik..Muhtemelen hafta sonuna kadar biter..Balkondaki ilk kahveyi heyecanla bekliyorum hala..

Kardeşim bir pembe delisi olduğundan onun odasını pembeye boyayacağım he bir de kapılar var tabi onlar da öpecek ellerimden..Ama tüm bu işler şeker şerbet tadında benim için..O evden çıktık ya artık her şey daha kolay..

Geçtiğimiz Şubat'tan bu yana zaten odamda hiç uyumamıştım ve son 2 aydır da evde kalmadım..Artık nasıl nefret ettiysem evden, kapı kolunu bile tutmak gelmedi içimden..

Aynı lokasyonda başka bir eve taşındığım için hiç bir keşfe gerek yok..Yine ofisim evime 5 dk.uzaklıkta :) Ve bu şansımdan dolayı arkadaşlarım beni kıskanmaya devam edecek :) Aaa tabi bu arada ofisimiz de yenilendi, güzelleşti..Ondan mıdır bilmem ama burada da fena bir huzur var :)

Bloğa hiç uğrayamadığım zaman içinde Mim'lenmişim ama o soruları daha dingin bir zamanda yanıtlayacağım..

İsimsiz ziyaretçim! Sorunun yanıtı ''Sevgilim yok, hatta erkek yok huzur var:))''



SonSöz: Sunday Fest. seni bekliyorum :)

1 Temmuz 2011 Cuma

En Güzel Mavi

Bazılarımız var hayatın omurgasını oluşturan en önemli noktalarda başarılı olabilen..Ben onlardan biri olamadım maalesef, elbet başarı geçer yanımdan yöremden ama çokta ''mmmm nefis'' olamadım ve açıkçası üzülmedim de:) Ama bunu becerebilenlere hep taktir eden gözlerle baktım..

Bugün o gözlerle baktığım, bir zamanlar pileli eteklerimizle kalorifer peteklerine yaslanıp okul koridorunu kestiğimiz, kalbi gözlerinden çok daha güzel bir kadının doğduğu gün..

Şimdi cennetten her an bizi izlediğine inandığım Melike'mizin biricik dostu ve benim sevmekten hiç vazgeçmediğim ve yine her seferinde bana ''Sen ne güzel bir kadınsın'' dedirten canım arkadaşımın, adaşım..

Müthiş bir anne, çok iyi bir eş..Ve gerçekten dost..

Şimdi bedeninde hayata karışacak bir minik saklıyor..Sevgisi o kadar fazla ki, yine müthiş bir anne olacak..Eminim..

En güzel ''Özlem''.. En güzel ''Mavi''.. Doğumun hayata bir armağan, karşılaşmamız bana her zaman kar..

İyi ki iyi ki doğmuşsun arkadaşım..!!

Çocuklarının kokusu her daim burnunda, elleri avuçlarında, eşinin sevgisi hep yanı başında bir ömür diliyorum sana..

Doğum günün kutlu olsun..

22 Haziran 2011 Çarşamba

Telaş

Kaplumbağa olmadığıma yine üzülerek iç geçirdiğim günler.. Yine taşınma telaşı, yine ev arama seramonisi, topla yerleştir işkencesinden bahsetmiyorum bile..

Anadolu yakasının belki de en sakin semtlerinden birinde yaşıyorsan eğer ev bulmak bu denli zor oluyor işte.. Ya bulduklarım bana uymuyor ya da ben onlara, 2 aydır sürekli bir sinir harbi halindeyim.. Şu anki evimde yaşamaya da devam edebilir aslında en azından bir kaç ay daha.. Ama yeni bir evde soluk almak istiyorum, hemde deli gibi..

Tüm eşyaları yeniden tasarlamak ya da bir başka deyişle eldekiyle harikalar yaratmak bir sonraki adım.. Ve sanırım en çok bunun için heyecanlıyım :) Yeni bir solukla beraber evime davet etmem gereken o kadar çok insan var ki, şu anki duruma göre yeni yıla kadar doluyum sanırım:) ''Yemekler benden şarap sizden'' sloganıyla çıkıyoruz yola..

Yaklaşık 5 aydır inanılmaz huzurlu ve sakin geçiyor hayatım..Ev arama telaşımı saymazsak çoookkk dinginim ve özlemişim bu duyguyu hakikaten..Ve hatta öyle özlemişim ki bir bu kadar zamana daha ihtiyacım var doymam için.. Ama günün sonunda bakıyorum tek şey ilişiyor gözüme, aynadaki gülümseyen ben..

Hala birinin sevdiği kadın olabilmek, güzel dostlar, iyi ki benim dediğim bir ailem varsa eğer bana gülümsemekten ötesi kalmıyor zaten..

Bir sonraki yazıyı elimde bir fincan kahve, yeni evimin ılık balkonunda yazmayı umuyorum..

16 Mayıs 2011 Pazartesi

''İnternetime Dokunma''sınlar Diye..

Son zamanlarda olanlara, daha doğrusu yapılmaya çalışılanlara bakınca görüyorum ki aslında 80'ler dediğimiz, her şeyin yasaklandığı zamanlardan çok uzak, çok farklı değiliz..Sonu benzemesin umudumuz dışında..

Nasıl ki zamanında okumayın yazmayın kardeşim, yoksa alır yakarız kitaplarınızı dediler ve yaptılar, şimdi de öyle gibi sanki..(Yok yok umutsuz değilim)

Bloglarımızı kapattılar, yazan kalemleri türlü türlü oyunlarla cezaevlerine yolladılar..Yetmedi Dünya'ya bakabilen gözümüzü FİLTRELEMEye kalkışıyorlar..Nedenini bizler anlayamıyoruz ama Onlar çocuklarımızı koruyacaklarmışşşş..Tüm bu saçmalığa karşı sesimizi duyurmak için bende binlercesi gibi dün Taksim Meydanı'ndaydım..

Saat 14.00'ü gösterdiğinde Türkiye'nin tam 31 ilinde aynı amaç için toplanıldığını bilmek sahiden çok heyecan vericiydi..Her ne kadar İnci Sözlük tekeline alınmış gibi görünen bir organizasyon gibi görünse de yine de çok çok umut veren bir tablo vardı meydanda..İnsan içten içe keşke sözlük savaşları bulaşmasaydı bu işe diyor ama olsun ses sestir diyorum ben yine de..

Basın röportajlarında, 1 gecede bizde İran olabiliriz söylemleri olmuş olsa da ben dün olanları görünce bir kez daha rahatladım ve mutlu oldum..Amaca hizmet eden bizler ve kendilerine hiç gerek kalmayan Çevik Kuvvet:) Açıkçası bir köşede sıcaktan eridiklerini görmek, onlara hiç İŞ! bırakmamak keyfin ta kendisiydi..

Binlerle BİR olabilmek..Tüm ampulleri patlatıp kendi karanlığımızdan gökyüzünün ışığını yakabilmek..Biliyorum uzak değil...

Çocuklarımızı korumak ve güvenli kullanım kisvesi altında, özgürlüğümüzü elimizden almaya çalışanlara tavsiyem şudur ki;

Ellerine silahları bıçakları kuşanıp eşlerini gözlerini kırpmadan öldüren canileri, ailelerinin sevmeye kıyamadığı çocuklarına tecavüz ederek öldürenleri, okulda kafasına lavabo düşüp ölen bir çocuğun katillerini, yollarda arabalarıyla insan parçalayanları, çocuk döven öğretmenleri, içki içen babaları..................................... O kadar uzayıp gider ki bu liste..Ama son olarak ''Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz daha ne istiyorsun?'' diye sorabilen zihniyetteki, aslında BAKMAYAN ama ünvanı BAKAN olanları..

FİLTRELERSENİZ eğer eminim hem biz hem de çocuklarımız o gün gerçekten GÜVEN içinde olabileceğiz..Bir tuşla bir ülkenin kaderini değiştirmek işin en kolayı..Yüreği olan yukarıda yazdıklarımı değiştirsin!!!

28 Nisan 2011 Perşembe

Silemem Seni :)

31.bölüm bilmem kaçıncı sahne..12'de yanı başımdasın..Dibimde, dilimde..

Küçük kızlardan (aslında) hiç büyümeyecek kadınlara giden, uzayan bir yol..Araya giren zamana rağmen dilimize pelesenk aynı cümle..Dostuz biz..

Anlatacakların hiç bitmez, anlatacaklarım hiç bitmez..Salya sümüğe, dost ellerimiz birbirine karışır tadı damağımızda her daim kalacak olan bir sürü gecede..

Hayat bu ya, bazen araya çok çok uzun yollar girer..Yer küre değişir belki..Sonra bir ''exit'' yazısıyla alırım kokunu, o uzak yollardan..Geldiğinde aynı battaniye altı keyfine devam ederiz sonra..

Dilime kemik vurmak zorlaşır düştüğün yerden kalkmadığında..Acıtırım seni (istemesem de), bilirim burulursun..Büzer o dudakları ''yok birşey''leri kendine kalkan edersin:) Ama ben hep bilirim en keskin günlerimin sıcacık dost eli olduğunu..Ve sen hep bilirsin ki tüm kızgınlığım okyanus gibi kadına, nehirlerle uğraşmak yakışmadığındandır..

Ne zaman yorgun olsan gel bu limana..Seril, ısın..Geceleri birbirine ekleyip ''toynaklı'' diye diye gülelim:) Her zaman sana en çok kızan yine ben olucam, ama elini tutmak için düşmeni beklemeden..Didişe didişe, küse barışa ama aynı battaniye altında:) Gün be gün büyürken/yaşlanırken hep 12'lerde dibimde, dilimde ol emi..

Dudaklarını büzüp kalorifer dibinde sırıtan kadın...Seviyorum seni, bildiğinden epeyce fazla hemde:)



SonSöz: Bir ileti cevabına sığdırılamazdın..

7 Nisan 2011 Perşembe

Benim Bir Teyzem Var Doğum Günüsü Çocuuu Olan

''Benim bir teyzem var'' yazım şu ana kadar en çok ses getiren yazı oldu.Neden sorusunun cevabı yine o yazıda saklı aslında, okumayanlar için..

Doğum günüsü çocuu olmak yaş ayırt etmeyen bir şeymiş, bunu bugün bir kez daha ve yine seninle deneyimledim :)) Dudaklarını uzata uzata, şeker şerbet tadında anlattın doğum gününün nasıl geçtiğini..Bunca yaşı devirmek yaşlanmak değilmiş be kadın..Öğrettin, öğrendim.. Teşekkürler..

Olmasaydın nasıl olurdu yaşamım diye düşünecek olsam cevabı bulmak hem zor olacak, hemde bulduğumdan mutsuz olacağım biliyorum.Belki de o yüzdendir ki hiç olmadığın bir hayat düşünmedim, düşünemem..

Kendimi bildim bileli senden arkadaşlarıma bahsederken bir sürü kelime yer değiştirmiş olsa da, değişmeyen tek cümle ''O bildiğiniz teyze standartında değil'' oldu :) Ne yalan söyleyeyim hiçte yanılmadım, yanıltmadın beni..

Her yanlışımın yerine bıkmadan, usanmadan, yılmadan doğrusunu koyan kadın..Eli neye değse güselleştirensin sen..İyi ki iyi ki doğdun ama asıl iyi ki benim teyzem oldun..Diliyorum ki tüm dileklerinden daha güsel bir ömrün olsun..Sen hep ol, hep nasihatlar ver bana..Ben yine burnumun dikine gideyim..Didişip duralım mırıl mırıl :)


Hep çok happy pek happy ol emi :) Seni çoooooooooooooooooooookkkkkkkkkkkkkkkkk seviyorum....

30 Mart 2011 Çarşamba

Pembe Ojeli İlahi Adalet

İlk kez pembe bir oje var tırnaklarımda..Parmaklarım pembe pembe dokunuyor klavyeye ve ellerime baktıkça yok diyorum senin rengin bu değil..Pembe kadını olmaz benden:) Kırmızıya sığınmalıyım yine..

Dün gece hatta sabaha karşı kardeşim yanıma gelip beraber yatalım mı diye sorunca bugüne bir tuhaf uyandım.26 yaşında bir kardeşin varsa beraber yatalım demesi sahiden tuhaf:) Yanına yatınca bir kez daha farkına vardım ki biz yan yana, omuz omuz omuzayken çok güçlüyüz be..Hani kesseler acımaz türden..Ve ilahi adalet terazisinde hep kazanan tarafız aslında, geç bile olsa..

İlahi adalet diye bir şeyin sahiden var olduğunu ilk kez kendimle deneyimledim yıllar önce..Yaptığım haksızlığın bedeli gelip beni bulmuştu ve tam anlamıyla yara yara geçip gitti..Sonra babam aldı diğer sırayı, biraz soğudu içim..Yaşarken cezalandırıldığını görmek biraz da olsa iyi geldi öfkelerime..O günden beri bilirim ki bu sahiden vardır ve hep ona göre yaşamak gerekir.

Benim dalımı kıranın ağacını sökerim..Çok severim bu sözü ve doğal olarak genelde çok öfkeli zamanlarımda aklıma gelir..Ama ne zamanki sakinleşirim o zaman bunu yapmaya gerek olmadığını bir kez daha farkına varırım..Nasılsa ödenmesi gereken her bedel ödeniyor..

Ah eden biri değilim hiç olmadım..Ama üzerime basılarak bırakılan ayak izini hiç unutmam..Ayak izinin çamurunu attım üstümden..Bazen pislikten kurtulmak zor oluyor, çamur bulaşıyor her yerine..Ve maalesef ruh, zor arınıyor pisliklerden..Tüm bunlardan sonra bir ah var mıdır? Yaşadığım sürece üzerinedir..

14 Mart 2011 Pazartesi

Pankartlı Kutlama

Günlerdir hazırlıkları süren, Fiyonk için ''Kutlu doğum haftası'' tadında geçen günlerin sonunda nihayet doğum gününü kazasız belasız atlattık..Herkesin çok eğlendiği, öncesinde benim çok yorulduğum ama o gece Fiyonk'un yüzünde gördüğüm bitmeyen gülümsemelere değen bir gece geçirdik..

Boykot modunda hazırladığım pankartlar, Fiyonk'un mekana girdiğinde yaşadığı ŞOK:), günlerce acaba şu mu olsa bu mu olsa diye diye yaptırdığım doğum günü pastası..Her şey çok keyifli geçti, çok güldük, çok eğlendik, çok göbek attık :)

Gece boyu ne zaman Fiyonk'a baksam sevgilisiyle gözleri ışıl ışıldı..Hep hep böyle olmasını taa içimden diliyorum..

Kardeşim günlerdir benimle süren yorgunluğunu o gece attı sanırım..Meyhane şarkılarıyla göbek atmaktan yorulmayıp bir de üstüne Karaoke kraliçesi oldu tüm gece:)

Güsel göz o kadar çok içti ki, sonrası için fena kızgınım ona diyip es geçiyorum detayları..

Kardeşimin deyimiyle ''Murtaza'' Karaoke de tüm şarkıları andımız tadında söyledi..Hep hatırlanacak kadar komikti..

Ahh Murat ahh aşkımız çok kısa sürdü :)) Valla iyi ki geldin sen olmasan kime gülerdim ben öyle deli gibi:)

Burcu..Yine kuğu yine kuğu:) Kısmetse sizin evdeki keresteye talibim :)

Gittiğimiz yerde bu denli özel ağırlanmamızı sağladığın, her şeyi böylesi ince düşünebilecek kadar güsel bir adam olduğun için sanırım en büyük teşekkürüm SANA..İşte böyle şeyler iyi ki var dedirtiyor..Ne mutlu..Tıpkı o gece söylediğim gibi, sen sahiden de çok güsel bir adamsın..




Son Söz1: Olmaması gereken kimse olmadığı için ekstra mutluydum..

Son Söz2: Ama valla pasta çok güseldi :))

28 Şubat 2011 Pazartesi

Pileli Etekli Küçük Kız..Fiyonk

Geride bıraktığımız 15 sene..Kendimizi çok büyümüş sandığımız lise zamanı başladı yolculuğumuz ve şimdi kendimizi hiç büyümemiş sanıyoruz :) Biz hala o küçük kızlarız aslında..

Fiyonk..Herkesin yanı başında olması gereken bir dost..O kadar benzemiyoruz ki birbirimize, o kadar farklıyız ki..Bizi düşündüğümde ''Sevgi anlaşmak değildir nedensiz de sevilir'' cümlesi cuk oturuyor aslında :)

Ben hiç plan yapmadan yaşarım ama hiç..Fiyonk plan yapmadan yemek bile yemez :) Onun her şeyi bellidir, her şeyi özenli..Tatile gitmeden en az 2 ay önce nerde, nasıl tatil yapacağı bellidir mesela..Ben bir sırt çantasıyla her yere gidebilecekken, o nizam intizam insanı olmaktan asla vazgeçmez ::) Ben genelde yüksek sesle konuşurum ve hala utanabildiğim çok az şey vardır..Fiyonk sakin, mırıl mırıldır :) Ve hatta bizden başka biri ya da birilerinin olduğu bir ortamda hep eli ağzında konuşur..Ve hep çek şu elini ağzından duymuyorum kızım seni cümlesi çıkar benden..Napiym yahu duymuyorum işte:)

Hayatımıza bu sene katılan bir de küçük ajandamız var artık.. Fiyonk artık zaptedilemez bir biçimde her bokunu  oraya yazıyor..Aaa ben bugün seninle buluşacakmışım şeklinde yaptığı rrrospuluklara girmek bile istemiyorum :)

Evren!e sipariş verirken bile yanımdaki dost işte kendisi:) Okuyanlar bilir Evren'e verdiğim siparişime bile müdahele eder, benim hala kelebek gibi uçuşuma kızar apırır köpürür işte..

Fiyonk! bak şimdi yüksek sesle sölüyorum Evren'i sikiym sana bişey olmasın  :))

Düzgün bir günde bile doğmayı becerememiştir kendisi 4 senede bir doğar..Vee bundandır ki bodur tavuk her daim piliç işte:)

Benim değilde bir başkasının dostu olsa muhtemelen uzaktan ağzımdan salyalar aka aka, imrenerek bakardım..Şimdi iyi ki iyi ki benim diyebilmek çok keyifli..İyi değilim gel dediğimde ''Neden'' diye bile sormadan çıkıp gelen bir dosta sahip olmak sahiden paha biçilemez..

Sinemadaki göz yaşlarımız, sokaklardaki anlamsız gezintiler, Starbucks, çiş fişi, soğukta ellerimizde kahveler ''Olm durdamıyorum lan kendimi ağlıyorum'' demelerimiz.. Birlikte uyunan uykular, yatak sohbetleri, kat kat çorapların, hiç ısınamayışın..''Sen çok güçlüsün'' gazların :) ve her finali gerizekalııııı diye yapışın:)

Aşk konusundaki ahkamlarımı bana yediren, acımı acısı sayan, görmediğimde öslediğim, beraber en komik hayalleri kurduğum, kardeş olmak için kan bağı gerekmediğine beni inandıran kadın...Ahretliğim :))

Yaşlandığımızda daha çok kavga edeceğiz, ben iyice çenesi düşmüş bir kadın olucam ve sen Pekin Ördeği'nin nasıl yapıldığını hala öğrenememiş olacaksın :) Kızımmmm ama ben o günde bal arısı olacam bak söylüyorum şimdiden:)

Sen okul bahçesindeki o pileli etekli kızsın hala..

Yürüdüğümüz yollara yenileri eklenecek..Yeni isimler yazılacak hayatlarımıza..Yine çok aşık olup, yine çok ağlayacağız..Sen yine Ağustos'ta bile üşüyeceksin ve ben yine hep dalga geçeceğim seninle..

Biz yine en cesurları olacağız hayatımızın..Biz yine balkon sardunyaları..Çok düşüp daha çok kalkacağız..Yine yine, yeniden...

Biz hep liman olacağız..Geçip giden tüm gemilere beraber güleceğiz...

Hadi kadın git başımdan!!..Kelimelerimi kifayetsizleştirme daha fazla.. Sen bu denli anlamlıyken daha fazla anlam katamıyorum işte..

Hayatımıza hangi isimler yazılırsa yazılsın biliyorum ki biz hep yol arkadaşıyız, hep öyle kalacağız..Sonsuza dek..

Kalbimin üstündeki dost elim, sevdiğim kocaman yürekli kadın..

İyi ki doğmuşsun iyi ki varsın..Doğum günün kutlu olsun her daim piliç olan bodur tavuğum :)




Son Söz1: Yazdığım en zor yazılardan biri oldu..Her anımız aklıma geldikçe ağladım lan gerizekalııı :)

Son Söz2: O gün sana yedirmediğim Rocco'lar var ya, gel lan ye hepsini zaten baktıkça sinirlerimi zıplatıyorlar:)

20 Şubat 2011 Pazar

Yazı Kalır Diye

İnsan kendi bloğunu okur mu bilmiyorum ama ben biraz önce okudum..Kızım sen harbi malsın da dedim, aferin sana da..Aslında durmasından rahatsız olduğum yazılarım var ama silmek istemiyorum, sonuçta benim yaşadıklarım değil mi bunlar? Kişiye indirgendiğinde hak edilmemiş şeylerde yazmış olsam yine de ben yazdım işte..Yani onlar değildi o kadar değerli olan, bendim herşeyi/herkesi değerli kılan..

Yaklaşık 10 gündür çok çok çok iyiyim hafifledim sanki..İyiyim çünkü dibe vurduğum zamanlarım çok az olur zaten..İyiyim çünkü hiç tanımadığım biri, yanlış bir yolla dahi olsa başka türlü bakmam gerektiğini gösterdi..İyiyim çünkü aklında kuyrukları birbirine değmemesi gereken tilkiler olan ben değilim..İyiyim işte ya ''masum'' olmayan tüm gülümsemeler uzaklaştığı için hayatımdan..iyiyim...

Bunlar kendime fısıldadıklarımdı iç ses denen hadise yani..Unutmamak için yazdım aslında..Söz uçsa da yazı kalır diye..

17 Şubat 2011 Perşembe

Kardeşiz Biz

Aslında o kadar farklıyız ki...

Ben patlıcan yemeğini olduğu gibi kabul edip yerken, o kızartmadan yiyemez..Aslında koyu renkler sana daha çok yakışıyor dememe rağmen o sarıdan vazgeçmez..Ben merhamet duygumdan kaçacak delik ararken, o çelik gibi dikilir önüme..

O kadar farklıyız ki...

Artık mutfağa girip makarna bile yapmak bana zor gelirken, o tencere tencere stok yapabilir..Odasının dağınıklığı bana fenalık geçirtirken, o gayet rahat yaşayabilir..

O kadar farklıyız ki..

Ben herkese sonsuz güven duygusuyla başlarken her yeni şeye, o şüphelenmeden yaşamaz..Ben yalnız kalmaktan nefret ederim, o çok sever..Hala karanlık, hala evde yalnız kalmak kabus gibiyken benim için, o hep gözü kara olandır...

O kadar farklıyız ki..

Ben daha özenli daha itinalıyken her şeye, o çok patavatsız olabilir..Özür dilemek benim için ne kadar tabu değilse kendime dair, onun için hep çok zordur..

O kadar farklıyız ki..

O kolay kolay ağlamaz başkalarının yanında, ben koy veririm gider..Yeryüzünde makyajsızda yaşanabileceğini anlatmaya çalışırım hala, ama o vazgeçmez..

O kadar farklıyız ki..

Ben bilmediğim, tanımadığım hiç bir yerde yaşayamam..Bilmediğim her şey tedirgin eder beni..Ama o hiç bilmediği bir şehirde dakika bile düşünmeden gidip yaşayabilir..yaşamıştır da..Kıyafetlerimi eleştirmekten hiç vazgeçmez çemkirir de çemkirir..Ben ilişmem, o güseldir ve herşey yakışır derim..

O kadar farklıyız ki..

Evimizi toparlar ve nefis yemekler yapar, bir sürü şikayet eşliğinde :) Ben ya yapmam ya da şikayet etmem..Ben genelde geçmişten bahsederim, o gördüğü, aldığı, duyduğu yepyeni şeylerden..

O kadar farklıyız ki..

Babamın adı hep dilimin ucundayken, onun aklının ucuna bile gelmez..O, kim ne hak ederse onu verir, ben faydasız, gereksiz bir fedakarlık halindeyimdir daima..


Aslında biz o kadar aynıyız ki..

Aynı ayda 2 gün arayla doğup, aynı burca sahip olmuşuzdur..İsimlerimiz aynı harfle başlar, en çok beraberken güleriz ve biz varsak başka kimseye, hiçbir şeye ihyacımız olmaz..

O kadar aynıyız ki..

Saçının teli kopsa dünyayı ateşe verebilirken ben, saçımın teli kopsa dünyayı ateşe verebilir..Yaşamımda ki en vazgeçilmezimdir ve bilirim yaşamındaki tek vazgeçilmezi benimdir..

O kadar aynıyız ki..

Aynı mayadan, aynı hamurdan..Dağ gibi, deniz gibi bir kadından dünyaya gelenleriz..Aynı emekle, aynı nefesle büyütülenleriz...

O kadar aynıyız ki..

Kardeşiz biz..


Son Söz: Annemden emanet, benim için hiç büyümeyecek küçük kız..Hep yanımda, yöremde ol.. Aldığı nefes en büyük şansım olan küçük kız! Hep böyle güsel bak..

Tek Derdi ''Z'' yada ''S''

Hani yolda kendi halinizde giderken, uzun zamandır görmediğiniz biriyle karşılır ve ''Ahh çok özledim seni'' diye başlanan cümle ''En kısa zamanda görüşelim' diye biter..Ve siz arkasından siktir lan ne görüşücem seninle diyen iç sesiyle yolunuza devam edersiniz ya..Heh işte bunun aynısı sürekli bana yapılıyor, maruz bırakılıyorum :) Ve bunu yapan benim kuzenim..Acım büyük, çok büyük :)

''Götünü yiyeyim ayağı'' denen şey bir kadında bu kadar mı iyi durur arkadaş..Bu hal kendisinin kolu gibi, bacağı gibi bir uzuv haline geldi artık..

Dün akşam telefonum çaldı, bende bir heyecan bir heyecan..Gözlerimle aklım karmaşa içinde, tüm hormonlarım altüst..Bunların hepsine neden olansa beni arayanın kuzenim olması..Allahım bu ne saadet diye diye açtım telefonu..''Ama ama ben seni çok özledim'' diyen bir ses..Ya bi yürü git arkadaş, bana bunlarla gelme, hadi anam ötede bayıl..Bunlardan biri ama bana kalırsa hepsi söylenebilirdi ki ben hepsini söyledim:)

Ama kuzim bilmiyorsun ben hastayım, o hasta, şu hasta şeklinde ailecek tüm sağlık çetelesini sayıp, ''Ama valla çok özledimmmmm'' diyip ağzını yaya yaya devam etti konuşmaya..Yaptığımız 546856498257143698. konuşma
en kısa zamanda gelicem yalanının 1635474878974258798471. kez söylenmesiyle son buldu :)

Bizim temeldeki en büyük sorunumuz bir araya geldiğimizde o ortamda bizden başka (içimizden ama yabancı) birileri varsa işler karışıyor..Biz kimseyi umursamadan ağızlarımı kahkahadan mağara haline getirebiliyoruz ama yanımızdaki aslında ''mağdur'' :) olan kişi bizi tek tek keserken hayal ediyor o an kendini..Evet biz iplemiyoruz ama beraberken çıkardığımız ses ölçülüp desibel formatında sunulabilir kadar yüksek olunca, yanımızda bizden olmayanların kendilerini intihar etmek istedikleri anlar çıkıyor ortaya..O nedenle bir araya gelmemiz gereken zaman dış mihrakların bulunmadığı bir zaman olmalı diye diye teeeeeeeee ne zamandır göreşemiyoruz..

Aslında bizde insan olsak, normal olsak dimi?? Mesela ben börek yapsam sen patates salatası, çekiştirsek o ablayı bu ablayı..Ama yok illa en az bir kez ''Katliam'' zamanlarını yaad edip, illa ''Mercan''ı anıp, illa altımıza işicez..Olmuyor işte, bizde başka türlüsü vuku bulmuyor, bulamıyor...

Sevgili kuzim; Lütfen beni daha sık ara ve daha sık söyle bu yalanları..Valla çok iyi geliyor, yeminle..Nerden baksan bu beni 2 ay daha idare eder..İktisat benim diğer adım :)



Son Söz: Tüm bunlar yetmiyomuş gibi bir de bana ''z'' haflerini ''s'' diye yazma diyebiliyor..Hani bu kadar da yüzsüz yürektir kendisi:) Sanane kızım sanane!! Belki benim uykum ZZZZZZzzzzzzZZZZzzzz diye değil ssssssssssssssssssssssssss diye geliyor..Ssssssssananeeeeeee :)

13 Şubat 2011 Pazar

Kahkahası Bol Rakı-Balık

Her gün girdiğim şifre ile 2 saattir girmeye çalışıp girememek fena panikletti beni..Dış mihraklar tarafından hack mi ediliyoruz dedim bir an :) Ama bu işlerden süper hiper anlayan bir arkadaşım olunca paniğe çalım atmak güseldi valla:)

Oldukça yüksek sesli:) ama çok keyifli bir cmt gecesi geçirdim..Gelen saçma sapan 2 mesajı saymazsak her şey çok güseldi...RoCCo, Huzi, Muzi ve Nil evet böyle yazınca saz ekibi gibi duruyoruz ama yakından bakınca ağzı hiç kapanmayan 4 kadınız aslında :)

Rakı-Balık dostluğunu da ekleyip soframıza Muzi için fazla ışıklı, Nil için fazla loş, Huzi için pek çok rüyalı :) benim içinse hala gülebilmek güsel dedirten bir gece geçirdik..Sabah uyandığımda gördüğüm kahvaltı sofrası ise sözün bittiği yerdi sahiden de..

Huzi için artık bir şey demeye gerek yok..Benim bir teyzem var işte :))

Muzi deli bir kadın ki bu ekibin içinde çok şükür hiç akıllı yok..3 sene önce basıp Çin'e gitti sorsan çok şikayetçi, dön desen dönmez, mutsuz musun orda desen çok mutluyum der..Böyle milyon tane çözülemeyen denklem gibi:) Muzi'm her ne kadar artık Çin Malı! :) olmuş olsan da, okyanus suyuna yüzün yerine bulduğun ilk yere sıksan da:) seni görmek çok çok güseldi..Blog dünyası senden çok yazı bekliyor haberin ola..

Nil....Üzerine sayfalarca yazabileceğim bir kadın ve tuhaf bir şekilde onu tanıdığım ilk günden beri hep hayatımın kırılma noktalarında çıkar karşıma...15 küsur sene önce tanıştığımızda ben sürekli sorunsalı olan bir ergen o ise imrendirecek kadar güsel siyah saçlara sahip genç bir kadındı..Hala korur o genç tazeliğini ve hala güseldir saçları..Hayatta yaptıklarına anne olmayı da ekledi ve bambaşka bir yolculuğu var 11 senedir..Ve sabah kahvaltı sofrasında karar verdik ki ona annelik çok yakışıyor..Nil her ne kadar henüz yapmamış olsam da aslında hep sığınabileceğimi bildiğim bir liman..Nil'le çok gülebilir, çok konuşabilir, çok ağlayabilir ve çok susabilirsiniz..Bunların tümünü hep en doğru zamanlarda yapar ve bana her seferinde iyi ki varsın dedirtir..En sahicisinden İyi ki varsın Nil..


Son Söz1: Elin değdiği için lezzetlenen balıklar ve çay kaşığı sesine uyandığım o nefis kahvaltı için teşekkürler ellerine sağlık güsel kadın..

Son Söz2: Muzi okyanus suyu sıkma sen:))

Son Söz3: Huzi uyuma be teyze n'olur uyuma :)

Son Söz4: Milka'mmmm sen müthiş bir şeysin..Bir an önce büyü ve blog dünyasının tozunu attır emi :)

Saklambaç

Ben herkesi güsel saklamayı tercih edenlerdenim..Eğer gerçekten altından kalkılamayacak bir yük bırakılmamışsa üzerime, ben güsel saklarım herkesi her şeyi..Bunu yaparım ve tek sebebi yine kendimimdir, bana iyiliktir aslında..Öfke duymak, ağzına geleni söylemek ve ardından lanetler okumak işin en kolay yolu ki kendime hiçte yakıştırabildiğim bir tarz değil bu..

Ama biliyorum ki her şeyi güsel saklamak sadece benimle olmuyor bir nevi saklambaç oynamak gibi yani..Hani hep biri ebe olursa yorulur, sıkılır ya öle işte..Bende kendi saklambaç oyunumu oynuyorum kabul..Ama ebe olmayı kabul etmişsem bunu böylesi hoyratça tüketmeye ne gerek var(dı) ki??

Geride kalanlar insanın yüzündeki çizgiler gibi gelir hep bana..O çizgilerden kurtulmak için yapılan harici müdaheleleri nasıl hiç anlayamadıysam, geride kalanı, kalanları da yok saymayı da anlayamıyorum..Oysa bir kaldırımda karşılaşıldığında gülümseyebilmeli insan geride bıraktığına..

Yolculuğumda farklı zamanlarda yanımda olanlar!! Her biriniz avuç içi çizgilerim gibisiniz biliyorum ki sonsuza dek silemem hiç birinizi ki silmekte istemem zaten..

Ama gün gelir gerekirse silemediklerimi görmemek için açmam avuçlarımı!!


Son Söz: Henüz söylenmedi...

11 Şubat 2011 Cuma

Benim Bir Teyzem Var

Neden böyleyim sorusunun cevabının saklı olduğu aileme devam ediyoruz :) Sıra teyzemde kendisi 4 numara, ama aslında hep 1 numara :)

Benim bir teyzem var.. işine aşık bir tekstilci ya da kendi deyimiyle ''üç parça çaput için ömrüm gitti beee'' olan bir kadın.Yabancı müşterileri ismini söyleyemediği günden beri onların sayesinden artık ona herkes ''Huzi'' diyor..Sevdiğim erkekler ve soprano teyzem bir aile şirketi kurdular yıllar önce o nedenle her daim beraberler..4 numara olmasına rağmen hepsine itinayla kök söktürür..Oldum olası tarımsal faaliyetlere yakındı zaten:)

Benim bir teyzem var..doğuştan yetenek bir soprano artık annenem ve dedem ne yediler onu yapmadan önce de bu kadın böyle oldu bilmiyorum:) Biz birbirimize çok benziyoruz ikimizin de potasyumunu eksik koymuşlar..kader işte:) Teyzem ''küçük harfle konuşmak'' yada ''küçük harf uyumu''na müsait bir kadın değil..Olmuyor işte teyzemin bünyede eksi volume tutmuyor..Bahçedeki köpeğini fazla coşkuyla (artık nasıl bir coşku siz düşünün) sevme terapilerinin sonucunda karşı bahçe komşusundan ''Hayvanları bende seviyorum ama bu kadar bağırmasanız'' lafını duymuş ve kendisi o günden sonra daha da zaptedilmez bir hale gelmiştir:)

Teyzemin sevgili komşusu ''Sen önce teyzemi sevmeyi öğren!! Bırak hayvan sevgisini falan ne de olsa daha çok uzun yıllar o coşku yanıbaşında olacak'' Kader işte :)

Benim bir teyzem var..İşi dışında konu ne olursa ışık hızıyla unutabilen..1 hafta içinde birbiriyle alakasız bir sürü insanı hafta sonu evine davet edebilir..Davet ettiği an itibariyle unuttuğu için öyle hazırlık yapmak falan gibi dertleri de olmaz..Ve hatta bu da kesmez ve misafirler olmuş armut gibi eve tek tek düşmeye başlayınca ''Aaaa siz mi geldiniz bu ne güsel sürpriz'' der..Valla der yaşadık ki konuşuyoruz canım:) Ama asıl sahne tüm misafirler geldikten sonra başlar..Sahne şöyledir;

-X abla bak bu Z hani sana bahsederdim ya!!!
(Yalan yok öyle birşey bunlar ne bok yedim ben dedikten sonra evde bayram havası estirme mücadelesi)

-Ahh Z canım ne mutlu oldum gelmene bak bu çok eski arkadaşım XX..O da senin gibi çok yeteneklidir!!(Yetenekten kastımız öyle Picasso kıvamında tablolar değil birazdan ne olduğunu anlayacaksınız)

Bu birbirini tanımayan yada tanıyan insanları kaynaştırma projesinde bakar ki ahenk tavan yapmıştır tam o sırada gelir banko cümle..

-Kızlarrrr yaa biliyosunuz ben çok yoğun çalışıyorum dünde yüklemem vardı hiçbir şey yapamadım!!
 (Ki normalde teyzem neler neler yapar..Mesela teyzemin Pekin Ördeği ailecek tek favorimiz..Bir yapar Emine   Beder görse ağlar kendi beceriksizliğine, o derece yani :))

Ve devam eder coşa coşa :)

-Ama bakın müthiş bir fikrim var!!
(Evet benim bir teyzem var bir de müthiş fikirleri..Kader işte:)

-X abla süper börek yapar..Ahh Z bir yesen bir  tane daha dersin..
(Teyzemin börek konusunda tek bildiği reaksiyon biçimi ''Bir tane daha'' olduğu için..)

-Canım Z ya hani sana geldiğimde yaptığın patates salatası vardı ya..Daha cümle bitmeden diğer sahne; yaptığının sevildiğini duyup mutfağa koşan Z'nin ha bir gayret patates soymaya başlaması :)

Bu liste eve gelen herkese bir görev verme suretiyle biter..Ve tüm yetenekler sahnededir artık..

Mutfak dışında evde bir sessizlik hakimdir  taaa ki birinin teyzeme sorması gereken bir şey olana kadar

-Huziiiiiii
.................
-Huziiiiiiiiiiiii
............................
-Huziiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii
...................................................

O anda sessizlik içinde teyzemin yankılanan sesi..

-Bulmaca çözüyorummmmmmmmmm
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Benim bir teyzem var..Herşeyi ışık hızıyla unutabilen ama sevgiyi hiç unutmayan..11 yaşıma kadar Allah'ın her pazarı ama her pazarı beni alır bıkmadan usanmadan çocuk oyunları izlemek için tiyatroya götürürdü.O zamanki RoCCo için sabahın köründe yataktan kalkmak her ne kadar zor gelip ''Teyze nooluurr bu hafta gitmeyelim'' desem de o hiç bıkmadan tüm enerjisini bana harcar ve dökülürdük yollara.Şimdi eğer kıyısından köşesinden elim kalem tutup, azıcık becerikliysem iletişim konusunda, hepsi teyzemin sayesindedir..

Benim bir teyzem var..Yaşamım boyunca hiç yılmadan bana güvenen..Üstelik çok defasında o güveni boşa çıkartmama rağmen..Amatörce çıktığım tiyatro sahnesinde beni en önde en çok alkışlayan..Ne zaman başım sıkışsa (30 yaşında bile) koşa koşa gittiğim..Hala kucağına yattığımda saçlarımı seven..Hep en çok güldüğüm, kahkahayı en çok ona yakıştırdığım..

Benim bir teyzem var..Çocuk doğurmadan da Anne olunabildiğini gördüğüm..Şimdi annemden sonra bana kalan en güsel anne kokum..Koynuna girip yüzümü boynuna gömdüğümde aldığım o koku güvendeyim dedirten..

Benim bir teyzem var..Sen özneyken ben yüklemim diyebilen..Tüm bozuk cümlelerimi düzeltebilen bir mucizem var..

Sen hep hep hep ol güsel kadın..En çok beraber gülelim ve sen yine en çok bana kız..Ama hep hep hep yanımda, canımda ol..

Benim bir teyzem var..Sahiden benden içeri...


Son Söz: Benim bir teyzem var..Hiç bir son sözün yakışmadığı..

Sevdiğim Erkekler

Biz kalabalık çok eğlenceli bir aileyiz :) İnsanın en çok en sevdikleriyle gülebilmesi sahiden
paha biçilemez..Neden eğlenceliyiz? Çünkü hepimizin saf bir tarafı var mutlaka..Napalım bizim ''kod''da böyle yazılmış :) Annemler 7 kardeş ve yazılardaki numaralar büyükten küçüğe :)

Mesela sokakta kalmış kedi görse tüm geceyi kendine ve karısına dar edecek kadar merhametli bir dayım var..5 numaralı da diyebiliriz kendisi için (çok kalabalıklar anacım numara vermezsem çorba olur)  Ve, bu merhameti insan tüketir tadındaki dayım, aynı zamanda son söylemesi gerekeni en önce söyleyip karşısındakine ''Allahım sana geliyorum ama zaman veremiyorum'' da dedirtebilir..Çok fonksiyonlu dayım benim :) Bir yılbaşı günü alışverişe gittikleri Migros'un önünde,arabasıyla park yerinden çıkamayan bir kadına yardım etmek için arka tarafa geçip geeelll geeellll demek suretiyle kendini ordaki koca havuza düşürende yine benim dayım :) Kalbi cüssesinden daha kocaman dayım benim iyi ki varsın..

Bir diğer modelimiz ''Beyaz saçlarından suçlu adam'' 3 numaradır kendisi :) Arkadaş bir insan nasıl her şeye sinirlenebilir? :) 3 numaralı dayımın yüzünü normal ten renginde çok az gördüm hep bir kırmızılık hakim yüzüne..hatta daha yakından bakınca yeşil duman bile gören var :)) Arada bir şirkete gittiğimde uğrar yanına şımarıklık yaparım..Tam RoCCo tadında süper hiper bir şımarıklıkla, kendi küçük aklımla ona takılıcam sözde..Usul usul yaklaşıp (öle bu dayıma dann diye gidemezsin adamın kimyasına uymuyo) ''Beyaz saçlarından suçlu adam'' nasılsın deme gafletinde bulunurum..Ve bendeki bu akıllanmaz hal aynı gaflet ve delaleti sürdürmeme sebeptir:) Amann sen misin diyen? Başlar hemen kızarmaya ''Bunlar adamın kafasında saç mı bırakır, şudur budur'' diye:) Tabi bir de şans oyunlarını inanılmaz bir not tutma tekniği ve İsviçre'li bilim adamlarının bile çözemeyeceği bir stratejiyle oynar..Ve hepte söylerim bu enerjiyi Tıp Fakültesine harcasa kim bilir neler olurdu :)) Bana hala bir öğlen yemeği borcu olan, tenine en çok kırmızı ve yeşil yakışan dumanlı dayım :) Varlığım varlığına armağan olsun :)

Ve 2 numara Kocaman Dayım :) O da başka bir alemdir..Ben hayatımda herşeyi bu kadar olduğu gibi kabul eden başka bir adam daha tanımadım..Valla ideal koca ya rol model olacak adamsın dayı:) Mesela dayıma desen ki ev yanıyor ''Hele bir yaklaşsın iyice''der valla der billa der :)) Onun bu her şeyi kabul eder hali ailenin en çok bağıranı olan teyzem tarafından hep aynı volumle karşılanır..''Abiiiiiiiiiiiiiiiiii yaaaa inanamıyorum sanaaaaaaa'' :) Yok yok teyzem soprano değil tabiatı böyle:) Sanırım her şeyi olduğu gibi kabul etmesinden olsa gerek ailemizde 1 çocuk sahibi tek insan kendisi :) Benim Kooocaaaammmaaannn Dayım :)

Veeee bir teyzem ki evet evet soprano olmayan tabiatı böyle olan heh işte o :) Ama o tek başlıkta yazılmalı..

Bu yazı hep erkek egemen gibi görünüp ama ana erkil yaşayan hayatımın güsel erkekleri için olsun..Bunları okur musunuz yada okurken hepiniz bir arada mı olursunuz bilmiyorum ama hepiniz espri yeteneğine sığınarak teşbihte hata olmaz diyerek yazdım :)  İyi ki varsınız...



Son Söz1: Merhametinden maraz doğan canım dayım..Yine yaz geldiğinde bize hortumu ağaçtan sarkıtıp şelale yaparmısın?? :)

Son Söz2: Beyaz saçlarından suçlu dayım..Ama sözünü tut artık yaa valla ayıp :))

Son Söz3: Kooooccaaaammmaaannn Dayım..Küçükken bardakları üst üste koyup en alta vurmak suretiyle hepsini devirdiğin hikayeleri başka bir zamana sakladım:)

Yeşil Çamaşır İpi..Miz

Ben hiçbir şey biriktiremem..Asla kenarda tek kuruşum olmaz..Hayatım boyunca hiç bir zaman koleksiyonum olmadı mesela..İlkokulda özellikle arkadaşlarıma çok özenirdim neleri biriktirilerdi Allahım inanamazdım..Benim kalem bile kaybetmediğim gün yokken onlar nasıl yapabiliyorlardı bunu hala anlamış değilim.Bir ara yani çok küçükken :) böyle kalemdi silgiydi falan koleksiyonu yapmak çok popülerdi..Ne salaklarmış yaaa :) Bizim evde hergün kavga ''RoCCooooo yine mi kaybettin kalem traşını? Bu kaçıncı yaa almıcam bi dahaaaaa'' cümlelerinin her birinin en az 100 kez tekrarlanmasına sebeptim.Çünkü ben hiçbir şeyi biriktiremem varsa vardır yoksa da yok..

9-10 yaşlarındaydım çok sevdiğim bir kalemim vardı 0.5 mi ne onlardan ama rengi nasıl güsel anlatamam..Gözüm gibi bakıyorum ona derken bir gün kalemim çalındı..Ara tara yok kalem! Bir sonraki ders bir baktım bir çocuğun elinde adı Murat aha da yazıyorum işte buraya çaldın olm sen o kalemi:) O benim kalemim dedim yok efendim değil diyo gerizekalı..Verirdin vermezdin derken öğretmen geldi anlattık ona..Ama inandıramıyorum öğretmeni (zaten hiçte sevmedim o kadını) kadın aldı kalemimi çocuğun elinden bana da vermedi..Dolabında böyle güsel kalemlerin silgilerin falan olduğu bir şeyin içine koydu kapattı dolabında kapağını..Sanki beni kitledi o dolaba o kadar üsülmüştüm ki..Ve bir daha da vermedi o kalemi bana..Sevgili kalemim ösledim seni..

Çok takmasam da her taktığımda mutlaka bir takı kaybederim mesela..Napiym biriktiremiyorum ben, öle alayım özenle saklayayım falan bana göre değil.Sanırım bundan olsa gerek hayatım boyunca pahalı hiçbir şeyim olmadı.En eski dediğim eşyam 5 seneden eski değildir ki onlarda aklıma gelip kullanmadıklarım genelde..

Annemin kızı olamadım kısaca..O kesinlikle bir sandık kadınıydı, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin neyi ne zaman istesen şak diye çıkarır koyar önüne..Bir zamanlar Almanya'da çalışmış ve ordan güsel bulduğu, ihtiyacı olduğunu düşündüğü şeyler almış..Onların hepsini de sandıkta saklamış, biz annem gittikten sonra açınca sandığı o zaman gördük hepsini..Kumaşlar, o yıllardan kalan elbiseler, sabunlar :) falan..

Herşeyi anladım da Anne o yeşil, kalın çamaşır ipini neden sakladın yaaa:)


Son Söz1: Bana neden böylesin diye soranlara..Çünkü benim Almanya'dan aldığı çamaşır ipini bile saklayan bir Annem var :)

Son Söz2: Ben hiçbir şeyi biriktiremem..O zaman şimdi bu içimde birikenlerde ne??

Olmuyorsa Zorlamayacaksın

Olsun istersin...
Hatta olsun diye yapılması gerekenden daha da fazla üstlenirsin.
Aşktır; değer verirsin, ödün verirsin, sevgiiden de öte saygı gösterirsin, olmayacak kaç şey
varsa bir araya bile getirirsin...
Bakarsın, ne anlattığını anlayabilmiş ne de çözüm için bi'şeyler yapma gayretinde.
İştir; sabahlarsın, ''olsun'' diye ailenden çaldığın zamanı oraya verirsin...
Dosttur; hayatta kimseyi dinlemediğin kadar dinler, kendine ayırmadığın onca şeyi
''O'na'' ayırmaya çalışırsın...
Sonra olayın içinden kendini çıkartır şöyle karşıdan yaptıklarına bir bakarsın...Bakarsın ki
her şey başladığın gibi!
Olmuyorsa, olmuyordur!

Gönlün rahat mı?
Elinden geleni yaptın mı?
Cidden olmuyorsa zorlamayacaksın!!


CAN YÜCEL

10 Şubat 2011 Perşembe

Büyüdüm Anne

Bir süre önce seni rüyamda gördüm nedendir bilmem beni çağırdın.Ama çağırdığın yer nereydi onu hiç bilmiyorum..Son nefes için fazla gencim sanki..Kabusla karışık gördüğüm o rüyadan uyandığımda yanımda sığınabileceğim bir nefes vardı.Oysa dün gece yada bu sabah ne zamansa artık yalnızdım..Bu sefer uyandığımda anlatamamak..hemde aynı çarşafın üstündeyken..geçici bir yılgınlık hali..

Az biraz hatırladığım kadarıyla sana bir şey veriyordum ve bana içinde ''cennet'' geçen bir dua ediyordun..Tuhaf gelecek belki ama tüm zor zamanlarımı, nefessiz kalışlarımı görüp hissediyorsun sanki..Ne zaman böyle olsam, kısa süre önce komşu olduğum bulutların arasından göz kırpıyorsun bana..Mutfaktan çıkıp eve yayılan sesin patlıyor kulaklarımda..içimde..

Çocukken ne zaman babamdan korksam senin yanına koşup ''Ben yine senin karnına girsem,saklasan beni'' derdim..

Büyüdüm Anne!! Ama yine saklasan beni..sakınsan..Olmaz mı??

Hani bir yılbaşı gecesi ayazda, çok soğukta düşmüştük ya yollara..Takside ağlıyordun ''Bu öyle bir şey ki etim acıyor'' diye..O zaman nasıl acır insanın eti demiştim çocuk aklımla..

Büyüdüm Anne!! Bu öyle bir şey ki etim acıyor!!


Son Söz: Sen gittikten sonra da tıpkı bugünkü gibi kırmak istemiştim kaburgalarımı..Nefes..siz...im...

9 Şubat 2011 Çarşamba

Biraz Zaman (Mesela)

Herkesten bir süre izin istesem tanıdığım tanımadığım..Birazcık kendimle kalasım var ne kadar süre bilmiyorum.

Mesela hiç soru sormasanız bana..
İyimisin diye hiç sormasanız da bende iyiyim demek zorunda kalmasam...
Ama yapma böyle üzüyorsun beni de demeseniz...
İyi niyetle de olsa çıkmasanız bana doğru gelen hiç bir yola...
Telefonları açmıyorsam, mesajlara cevap yazmıyosam neden demeseniz..
Saldığım ipleri elime tutuşturmak için debelenmeseniz...
''Nasılsa geçicek hepsi'' derken ben, sizde diyebilseniz...
Durumu ben abartımıyor sadece kendimle kalmak istiyorken, sizde abartmasanız..
Ama ''O'' diye başlamasanız hiç bir cümleye..suçlamasanız..
Bunun bana yakışmadığı martavalları okumasanız..
Tüm yalanları ben söylesem kendime, siz sussanız..
Odama karışmasanız mesela..
Henüz değiştirmeye cesaret edemediğim şeylere siz de ilişmeseniz..
Tüm çocukluğumla, burukluğumla, kırıklığımla kalsam bir süre..

Bir kaza hali bu..Hani yaralanan birine yardım etmek için bile olsa dokunduğunuzda avaz avaz bağırır ya..Benimki de öyle bir şey işte..Bir kaza hali..Bırakın biraz alışayım, çarpmanın şiddeti dağılsın üstümden..

Ama şunu söyleyebilirim ki kötü değilim sadece sakinim..Hatta bugün Fiyonk'a kahkahalarla gülebilecek kadar da iyiyim üstelik :)

Şimdilik sadece Elma Şekeri gecesi yapıcam..Votka elma benden kaju ondan:) Bir başka seviyorum o adamı tek sebebi bu..

Son günlerde olanlardan o kadar sıkıldım ve yoruldum ki burdan yazmak belki herkesin işine yarar diye düşündüm..


Son Söz: Şuan farkettim ki Gece Yolcuları, Gripin, Emre Aydın vs..canlı performanslarına gitmek istiyorum..Sanırım sert bir şeylere olan ihtiyaçtan..

4 Şubat 2011 Cuma

Soru İşaret(i)leri

İnsan aşk uğruna muhteşem hatalar yapabilirmiş..Peki aslında aşk yoksa ve üstelik sadece sen var sanıyorsan? Bu senin kendi kendine oynadığın bir oyunsa sadece? En azından öyle hissetmene sebep olunuyorsa?

Huzurun tam tanımı var mı? Türkçe'de ve tüm dillerde nasıl tarif ediliyor? Huzurlu olmak ve huzurlu kılmak adına bildiğin her şeyi yapıyorsan ama yine arı kovanın çomaklanıyorsa? Bu bedeli kim ödemeli?

Sormuyorsam, sorgulamıyorsam..Bildiğim tüm doğruları tek tek raftan indirip acaba doğru parça bu mu diyorsam? Olmuyorsa, yeni doğrular arıyorsam? Ve başka ne yapmam gerektiğini bilmiyorsam?

Ben tüm bunları yaparken, yapmaya çalışırken..Tırmalarken, kendimce uğraşırken..Sen bu çemberin neresindesin???

3 Şubat 2011 Perşembe

Tortu

Ne zaman annemi çok kızdırsak ''Sizi bırakıp gidicem yanlız kalıcaksınız, o zaman anlarsınız kıymetimi'' derdi.Ve bir akşam televizyona dalmışlığımızdan sıyrılıp baktığımızda annem evde yoktu.O an düşündüğüm tek şey bizi sonunda bırakıp gittiği oldu.Kardeşimin ağlayışı ve hissettiğim o korku bugün gibi aklımdadır hala.O kadar korkmuştuk ki, kardeşimle balkondan ağlaya ağlaya anneee diye bağırmıştık.Bu hikaye annemin gittiği bakkaldan dönmesiyle son buldu, evet terk etmemişti bizi ama o gün içime yalnız kalma korkusunun ve mutsuzluğunun tohumlarını attı ve ben hala o eskiden kalan endişeyle yaşıyorum.

Yalnız olmak inanılmaz mutsuz ediyor beni, kendimi terk edilmiş hissediyorum.Aynı çatı altında olalım konuşmasakta olur ama ben bileyim ki içerde bir nefes daha var.Sanırım biraz da kendini güvende hissetme ihtiyacı bu.

Hiç bir zaman ''Çok güsel uyuyodun uyandırmaya kıyamadım'' denilemez bana.Böyle uyandığım bir sabah benim için kabustan farksız olur.Çünkü öyle durumlarda yine o terk edilmişlik duygusu ele geçiriyor beni ve bir anda sıfırlanıyor sanki içimdeki herşey.

Çocukluk her zaman gülümseten anılarla dolu olmuyor en azından benim ki değil.Şimdi hala baş etmeye çalıştığım çoğu duygu ve korkunun tortusu taa o günlerden kalma..

Son Söz: Yalnızım ve sevmiyorum bu geceyi..

2 Şubat 2011 Çarşamba

Başlığın Bile Yok BABA!!

Sadece başı sıkıştığında çocukları olduğunu anımsayan bir babam!! var benim...

Bize direkt ulaşamadığı için haber yollamış, ameliyat olacakmış bizi görmek istiyormuş..Ne tuhaf oysaki istediğin tüm zamanlarda annemin ve bizim varlığımızı çok rahat yok saydın.Yine yapsana baba...Lütfen..

Bir zamanlar, çok eskiden..Hatta nerdeyse düşündüğümde anımsamakta zorlandığım kadar geçmişte bizimde yanımızda olmanı istediğimiz/dilediğimiz zamanlar olmuştu.O zaman nerdeydin BABA??

Annem öldükten sonra biz bu şehirde ayakta kalmaya, yaşadığımız acıya direnmeye çalışırken..Hatta annem gitmeden evimizde tüm istediğimiz huzurken ve sen bunu mahvederken..Sen mutlu olduğumuz anlarımıza balyoz indirdiğinde canımız yanarken..Annemin ameliyatları sırasında biz kimsesiz kalmışken..Beni yıllarca acımadan, nedensiz ve hastalıklı bir halde döverken..Kardeşimin gösleri önünde anneme silah çekerken...

Tüm bunlar olurken şimdi bizden beklediğin merhametin nerdeydi BABA!!!


Son Söz1: Üzgünüm acılarınla ve yanlız öleceksin..

Son Söz2: Seni bana yaptıkların için affedebilecek olsam da anneme yaşattıkların için asla affetmeyeceğim..

Son Söz3: Hoşçakal BABA!!!

18 Ocak 2011 Salı

Sevdiğim İlk Kadın

Battaniye altındaki kış günlerimizi düşünüyorum.Hani senin kocaman meyve tabağını alıp gelişin sonra tek tek hepimize soyarak yedirişin..Hele cuma günüyse  hele de ertesi gün okul, kurs vs bir şey yoksa daha da bir keyiflenirdim.Sana duyduğu güvenle ısınan küçük ellerim, damla damla uykuya akan göslerim..Sabah uyandığımda duyduğum çay kaşığı sesi (Hala sabahları uyandığımda duymayı en sevdiğim ses)

Ne tuhaf sanki bunlar milyon yıl önce olmuş hatta belki hiç olmamış sadece ben hayal kurmuşum gibi geliyor.Oysa hala hatırlıyorum seni, zamana inat sesini unutmuyorum.Kahveme dokunma!! Kıyafetlerimden uzak dur!! Bunları söyleyip sonra irtifa kaybettirmeden fırlattığın menzilli terliklerin :) Bunları anlattığında kimse gülmez oysa ki, gülemez...Bunlar senin ve benim tarihime işlenen ve yine sadece bizim gülebileceğimiz anımsamalar..

Sana dair daha çok anım olmasını isterdim aslında çünkü bende kalanları anlatınca hemencecik bitiyor.Ama ben yine de sanki ilk kez anlatırmış gibi anlatıyorum hepsini ve herkesten çok gülüyorum beraber yaptığımız salaklıklara :) Unutmamak için direndiğim herşeye karşı artık kokunu anımsamıyorum.Ne sen kokar ben bilmiyorum artık.

En çok sana duyduğum güveni öslüyorum sanırım.O nasılsa halleder diyebilmek çok kıymetliymiş.Belki şartlar farklı olsaydı babam sığınağım olabilirdi ama olmadı/olamadı işte.Zaten biz onunla hep renkleri beraberken iyi durmayan ceketle pantolon gibi olduk.İyi olmasa da yine de çok kötü biri olduğunu düşünmüyorum ama cık yine de o renk bende iyi durmuyor mutsuz gösteriyor.Tuhaf ama bazen onu da öslüyorum düşün işte kaybetmek ne kötü bir şey ki onu bile ösletiyor bana.Sevdiğim ilk kadın..aşık olduğum ilk adam..Şimdi biri bulutların ardına saklandı diğeri zamanın boşluğunda bilmediğim bir yerde asılı kaldı.

Bazen aklıma ''Ya bu kız kime benzedi bir söylüyor beş gülüyor'' :) diyişin geliyor..Hala gülüyorum belki eskisi kadar toy ve aralıksız değil ama gülüyorum işte..Zaman zaman çok yoruldum nidaları atsam da direniyorum yokluğuna..

Aslında ne öğrettiysen hala onlarla yaşıyoruz biz.Hala her akşam yemek kokusu çıkıyor çatımızdan.Hala önce tüm evi en son banyoyu temizliyoruz.Artık öğrendik ev süpürülmeden toz alınmaz :)

Çok fazla bir şey olmasa da yaşamımda iyi dostlarım var..Bir telefonun ucunda olan sıcacık eller biriktirdim kendime/kendimize.Yaşam onlarla daha güsel..

Mutsuz suratın ve ben kendi kalemizi koruyoruz, seninle olduğumuz günlerdeki gibi..Ona iyi bakıyorum emin ol o da bana elbette..Bana dair ne hatırlıyosan hala öyleyim, sevdiğin merhametim, kızdığın saman alevlerim..Mutsuz suratının mutsuzlukları :) off abla ya diye şikayetleri :) Eksik ama iyiyim/iyiyiz anne..

Üzerine örttüğün bulutlar ısıtsın seni anne..Hep sıcacık kal ve tıpkı fotoğraflarındaki gibi gülümse oralardan bize..Sevdiğim ilk kadın..ANNEM..

13 Ocak 2011 Perşembe

Sonunda Bende..

İç ses : Eşek kadar oldun bir bloğun yok, bir cacık olmaz kızım senden!!

Herşey hiç bir zaman susturamadığım iç sesimin zırvalamasıyla başladı.Sonra düşündüm yoo epey de haklı aslında..Kendimi bildim bileli yazıyorum ota boka, bari burda da saçmalama hakkımı kullanayım dedim. O kadar aklımda yoktu ki blog açmak daha geçen gün kendime 2 tane defter aldım.Artık o an nasıl bir ruh haline sahipsem birini büyük diğerini küçük aldım.Artık çeyizime koyarım onları :)

Blogda yazmak deftere yazmak gibi değil.Defterde çok yanlızsın bir kere (evet yanlız olmaktan nefret ederim) Bir sürü şey karalıyorsun ama sonunda yine bir tek sen okuyorsun cıkk olmuyor..Annemin deyimiyle '' Ey gidi deli Reşit sen söyle de sen işit '' gibi bir durum oluyor.(Reşit'in kim olduğunu sorma hala bende bilmiyorum)Kızdığım, öfkelendiğim yada mutlu olduğum zamanlarım var benim de elbette..Özellikle kızdığım zamanlarda burdan çemkirmek, hönkürmek bana çok iyi gelecek :)

Yahu direkt çemkirmek bazen kayıplara yol açıyor ama burdan yazdığımda ''yoo ben sana yazmadım ki ne alaka'' diyebilicem..Ben bu kadar kıvıran bir tip değildim ya bak yazarken farkediyorum :)Ve tabi bir de herkesin herşeyi çok bildiği gibi bir durum söz konusu.Bende biliyorum bende söylerim ne var yani pehh..

İlk yazı olması nedeniyle herhangi bir çemkirme, hönkürme olmasın dedim..Yoksa stoğum çok sağlam :) Tamam tamam sonsöz kısmında da giydirmicem :)


Son Söz1: Canım kardeşim umarım bir gün 6000 seanslık o kavitasyona sahip olabilirsin :)